Türkiye Sadece Transit Ülke Değil, Üretici Ülke Sıfatı ile de Enerji Politikalarına Yön Verecek
Eklenme Tarihi: 05 Eylül 2020, 18:51
Son Güncelleme Tarihi: 19 Kasım 2020, 11:19

Yakın Doğu Enstitüsü Araştırmacıları Karadeniz'de Bulunan Doğal Gaz Rezervini Değerlendirdi.
Yakın Doğu Enstitüsü Müdürü Yrd. Doç. Dr. Mustafa Çıraklı ve Müdür Yardımcısı Dr. Erdi Şafak geçtiğimiz hafta Fatih sondaj gemisinin Karadeniz’de kefettiği 320 milyar metreküp doğalgaz rezervini ve buna bağlı olarak Doğu Akdeniz’de yaşanabilecek olası gelişmeleri değerlendirdi.

Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla ilişkiler Müdürlüğü’nden verilen bilgiye göre konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Yakın Doğu Enstitüsü Müdürü Yrd. Doç. Dr. Mustafa Çıraklı ve Müdür Yardımcısı Dr. Erdi Şafak, Türkiye tarihinin en büyük doğalgaz keşfinin Karadeniz’de gerçekleştirildiğini dile getirerek, ilerleyen süreçte bölgesel dengeler anlamında önemli bir dönüşümün kapısının aralandığını kaydetti.

Dr. Erdi Şafak: “Akdeniz’de de Deniz Yetki Alanları Sınırlarının Belirlenmesi Gerekiyor...”
Bu süreçte önemli meselelerden birinin keşfedilen doğal gaz rezervinin en düşük maliyetle çıkartılıp, kullanıcılara ulaştırılabilmesi olduğunu vurgulayan Yakın Doğu Enstitüsü Müdür Yardımcısı Dr. Erdi Şafak, Karadeniz'de keşfedilen dogal gaz konusuna sadece Türkiye’nin gaz ihtiyacı açısından bakılmaması gerektiğini ifade etti.

Dr. Şafak, “Meselenin bir diğer önemli boyutu keşfedilen rezervin Türk dış politikasına ve bölge siyasetine yansımasının ne olacağıdır. Karadeniz’e kıyıdaş olan ülkelerin sondaj faaliyetlerine tepkisi ve bölgede doğal gaz konusunda önemli bir aktör olan Rusya’nın Türkiye ile ilişkileri de ilerleyen süreçte yeniden şekillenecektir” dedi.

Türkiye’nin Karadeniz’de keşfetmiş olduğu doğal gaz rezervinin Akdeniz’de yaşanan siyasi ya da uluslararası hukuk krizi gibi bir boyutu olmadığına da dikkat çeken Dr. Şafak, bununla birlikte keşfedilen doğal gaz rezervinin Doğu Akdeniz’de devam eden arama faaliyetleri ve ülkelerin bölge üzerindeki anlaşmazlıkları noktasında önemli gelişmeleri de beraberinde getirebileceğini söyledi. Dr. Erdi Şafak şu şekilde konuştu: “Lojistik anlamda Fatih sondaj gemisinin sondaj faaliyetlerine başlaması ile birlikte elde edilecek bilgi ve birikim Türkiye’nin Akdeniz’de olası bir rezerv keşfi durumunda daha pratik sonuçlar almasını sağlayacak. Doğu Akdeniz’de gerçekleştirilen arama faaliyetleri kapsamında en önemli mesele ise bölgede yer alan kıyıdaş ülkelerin Kıta Sahanlığı ya da MEB alanları üzerinde uzlaşamamasıdır. Karadeniz’de bu uzlaşmalar 1980’li yıllarda tamamlanmış, 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra da teyit edilmiştir. 1997’de Bulgaristan ile yapılan anlaşma ile de Karadeniz'de deniz yetki alanları kesin olarak belirlenmiştir. Ancak, Akdeniz gibi deniz yetki sınırları henüz belli olmayan bir bölgede keşfedilecek doğal gaz rezervinin işletilmesi konusu Karadeniz’de keşfedilen doğal gaz rezervinin işletilmesi gibi olmayacaktır. Bu nedenle bölge devletlerinin Karadeniz örneğinde olduğu gibi uluslararası hukukun temel ilkeleri olan eşit ve hakça paylaşım ilkelerine uygun bir şekilde, Akdeniz’de deniz yetki alanları sınırlarını belirlemeleri bu süreçle birlikte daha da önem kazanmıştır.”

Yrd. Doç. Dr. Çıraklı: “Keşfedilen Gazın Doğu Akdeniz’e Yansımaları Olacak...”
Karadeniz’de keşfedilen doğalgazın bölgesel enerji politikalarına yeni bir boyut kazandırdığına dikkat çeken Yakın Doğu Enstitüsü Müdürü Yrd. Doç. Dr. Çıraklı da, Doğu Akdeniz’de gerilimin tırmandığı bir dönemde Türkiye’nin artık sadece transit ülke değil, üretici ülke sıfatı ile de enerji politikalarına yön vereceğinin sinyallerini verdiğini kaydetti.

Yrd. Doç. Dr. Çıraklı, Karadeniz’de olası yeni keşiflerin Doğu Akdeniz’de yürütülen çalışmalara da ivme katacağını belirterek, “Artık sadece arama değil üretim aşamasına geçiliyor. Bu diğer arama çalışmalarını da hızlandıracaktır” dedi.

Doğu Akdeniz bağlamında Avrupa Birliği’nin Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan gerginliğin neresinde olduğunun da iyi değerlendirilmesi gerektiğini kaydeden Yrd. Doç. Dr. Çıraklı, krizin özellikle Almanya-Türkiye ilişkilerinde bir dinamizm yarattığını, Türkiye’nin üyelik sürecine henüz bir etkisi olmasa da Almanya’nın ilerleyen süreçte Türkiye lehine atması beklenen adımlarla AB-Türkiye arasındaki pragmatik ilişki anlayışını pekiştirebileceğini vurguladı. Almanya’nın 14 Ağustos’da gerçekleştirilen AB Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda diyalog yönünde koyduğu tavrın Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Fransa’ya karşı önemli bir mesaj niteliğinde olduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Çıraklı, Almanya ile beraber diğer AB ülkelerinden alınacak destek ile yaşanan krizin aşılabileceğini vurguladı.

Enerji konusunda da uzun vadeli planlamalarda Türkiye’nin vazgeçilmez bir ortak olarak algılandığını, Karadeniz’deki keşif ile bu algının daha da pekiştiğini dile getiren Yrd. Doç. Dr. Çıraklı, Türkiye-AB ilişkilerinin pragmatik meselelere yoğunlaşarak iş birliğini sürdürmelerinin kaçınılmaz olduğunu ifade etti. Yrd. Doç. Dr. Çıraklı, Almanya’nın Fransa, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın baskılarına rağmen ‘Türkiye ile diyaloğa devam’ mesajının ilerleyen süreçte daha etkin bir rol üstlenmesi durumunda gerek AB, gerek Türkiye tarafından doğru atılacak adımlarla Doğu Akdeniz’de yaşanan sorunların müzakere yolu ile aşılabileceği ve gerilimden üyeliğe doğru bir sürecin başlatılabileceğinin de mümkün olduğunu sözlerine ekledi.