Karagöz Gölge Oyunu Kıbrıslı Türklerin Önemli Kültürel Mirası…
Eklenme Tarihi: 05 Ocak 2020, 14:22
Son Güncelleme Tarihi: 23 Kasım 2020, 16:02
Yakın Doğu Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Burak Gökbulut UNESCO Türkiye Millî Komisyonu’nun Bursa'da düzenlemiş olduğu “Karagöz’ün Güncel Durumu” İstişare Toplantısına davetli olarak katıldı.

Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Dairesi Müdürlüğünden verilen bilgiye göre, UNESCO Türkiye Millî Komisyonunun Kuruluşunun 70. yıl dönümü ve Karagöz’ün insanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesine kaydedilişinin 10. yıl dönümü vesilesiyle düzenlenen toplantıda, Doç.Dr. Burak Gökbulut yaptığı değerlendirmelerde, Karagöz gölge oyununun Kıbrıs Türklerinin de önemli bir kültür mirası olduğunu, bu geleneğin günümüze kadar Mehmet Ertuğ tarafından devam ettirildiğini bugün ise tiyatrocu İzel Seylani tarafından sürdürüldüğünü vurguladı. Doç. Dr. Gökbulut, Karagöz’ün listeye kaydedilişinin bu geleneğe oldukça fazla fayda sağladığını da belirtti.

Geleneğin korunmasına, yaşatılmasına ve gelecek kuşaklara aktarılmasına yönelik UNESCO süreçlerinin etki, katkı ve sonuçlarının değerlendirildiği toplantıda, aynı zamanda Karagöz’ün Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesine girişinin söz konusu sözleşmenin görünürlüğüne olan etkisi tartışılarak geleceğe dönük eylem planları oluşturuldu.

Bursa Valiliği, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü ve UNESCO Akreditasyonlu Somut Olmayan Kültürel Miras Derneği iş birliğiyle alan uzmanı, akademisyen, sivil toplum kuruluşu temsilcisi ve ilgili kamu kuruluşları temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda önemli kararlar da alındı.

Somut Olmayan Kültürel Miras (SOKÜM) UNESCO tarafından; toplulukların, grupların ve kimi durumlarda bireylerin, kültürel miraslarının bir parçası olarak tanımladıkları uygulamalar, temsiller, anlatımlar, bilgiler, beceriler ve bunlara ilişkin araçlar, gereçler ve kültürel mekânlar biçiminde tanımlanmaktadır. Kuşaktan kuşağa aktarılan bu miras, toplulukların ve grupların çevreleriyle, doğayla ve tarihleriyle etkileşimlerine bağlı olarak, sürekli biçimde yeniden yaratılır ve bu onlara kimlik ve devamlılık duygusu verir. Böylece kültürel çeşitliliğe ve insan yaratıcılığına duyulan saygıya katkıda bulunur.