EDAM Başkanı Sinan Ülgen Yakın Doğu Enstitüsü’nde Konuştu
Eklenme Tarihi: 13 Ocak 2018, 14:00
Son Güncelleme Tarihi: 27 Kasım 2020, 09:10

“Avrupa Birliği’nin Bölge Ülkeleriyle Kurduğu İlişkiler KKTC’nin İlerde Kendi Kurabileceği İkili İlişkiler Bakımından Fırsat Teşkil Ediyor”

Yakın Doğu Enstitüsü Güvenlik Akademisi'nde Avrupa Birliği’nin Değişen Akdeniz Politikasının Kıbrıs’a Etkileri Tartışıldı

Yakın Doğu Üniversitesi, Yakın Doğu Enstitüsü tarafından düzenlenen Güvenlik Akademisi Sertifika Programı kapsamında Türk Dış Politikası uzmanı ve merkezi İstanbul’da bulunan Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi’nin (EDAM) Başkanı Sinan Ülgen "Avrupa Birliği'nin Akdeniz Ülkeleri ile İlişkileri ve KKTC'ye Yansımaları " başlıklı bir seminer verdi.

Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nden verilen bilgiye göre güvenlik kavramının ve uygulamalarının farklı boyutları bağlamında Avrupa Birliği’nin Akdeniz politikasının Kıbrıs’ın ekonomi, politik ve askeri güvenliğine etkilerinin değerlendirildiği seminer Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi B-101 No’lu seminer salonunda gerçekleştirildi.

Sinan Ülgen: Güç transferi sonrasında yeni güç odaklarını tesis edecek kurumların var olması gerekir
Yakın Doğu Enstitüsü Güvenlik Akademisi kapsamında verdiği seminer çerçevesinde Akdeniz bölgesindeki gelişmeler ve bu gelişmelerin Avrupa Birliği’nin bu bölgeye yönelik dış politikasındaki değişim ve dönüşüme olan etkisini irdeleyen Sinan Ülgen “Avrupa Birliği’nin Akdeniz politikasının en önemli dönüm noktalarından biri 1995 Barselona süreci ile vücut buldu. Bu süreç daha sonra tekrar bir evrim geçirdi ve 2008 yılında ‘Akdeniz için Birlik’e çevrildi ve bu yapılanma içinde AB hem bu bölgeye bakış açısını, hem de bu bölgeye yönelik politikalarını değiştirdi ve yürütmeye gayret etti. Fakat sonuçlar itibariyle bakıldığında bölgede aktif olma, bölgeyi etkileme, kendi vizyonu doğrultusunda geliştirme arayışında başarılı oldu mu denirse bunun cevabı son derece net bir “Hayır”dır. Bölgenin karşı karşıya kalmış olduğu çeşitli siyasi güvenlik açmazlarında bunlar son derece net görülüyor. Bu ülkelere müdahale sonrasında çok ciddi belirsizliklere sahip olacağı belliydi çünkü ülkelerde güç transferi sonrasında oradaki kurumsallaşmayı görmek gerekiyor. Güç transferini yapacak olan ve yeni güç odaklarını tesis edecek olan kurumların var olması gerekiyor. Bunlar siyasi, askeri veya başka nitelikte kurumlar olabilir. Güney Akdeniz’e bakıldığında bu tip kurumsal yapıların varlığı veya yokluğu, ilişkileri son derece belirleyen bir etken olarak karşımıza çıkıyor” dedi.


Ülgen: Avrupa Birliği’nin bölge ülkeleriyle kurduğu ilişkiler KKTC’nin ilerde kendi kurabileceği ikili ilişkiler bakımından fırsat teşkil ediyor

Konuşmasında Akdeniz’deki gelişmelerin Avrupa Birliği’nin Kıbrıs’a ilişkin politikalarına olan etkisini de değerlendiren Sinan Ülgen “İki senaryodan bahsetmek lazım, yani çözüm olursa ne olur, çözüm olmazsa ne olur? Çözüm olması çok fazla üzerinde tartışılması gereken bir senaryo değil çünkü KKTC kendisini diğer kategoriye atmış olacak. KKTC Avrupa Birliği politikasının uygulandığı yer değil bir anlamda Avrupa Birliği politikasını uygulayan küme içerisinde olacak. Çözüm olmadığı senaryo bakımından; birincisi Avrupa Birliği’nin sahayı biraz daha gerçekçi gözlükle bakmaya başladığının göstergesi olarak Kıbrıs meselesi acısından daha büyük bir avantaja dönüşeceğini düşünüyorum. İkincisi Avrupa Birliği’nin bölge ülkeleriyle kurduğu ilişkilerde yaratabileceği etki, bu ilişkilere daha farklı bir anlam yüklemesi ve bu ilişki kanallarını zenginleştirmesi KKTC’nin ilerde kendi kurabileceği ikili ilişkiler bakımından bir fırsat teşkil ediyor. Bu kanalların açılması, daha sonra bu kanalların kullanılabilmesini de sağlayacak. Üçüncüsü, eğer daha gerçekçi dış politika devam ederse bunun Türkiye- Avrupa ilişkilerine de daha olumlu yansıyacağını düşünüyorum, çünkü şu anda tam bir tıkanıklık içinde. Tam üyelik için öngörülebilir gelecekte iyimser olmayı gerektiren durum yok, bu iki taraf tarafından da kanıksanmış durumda. Tam üyelik süreci resmen öldürülmeyecek çünkü Türk tarafı fişi çeken taraf olmak istemiyor. Avrupa Birliği’nde bu prosedür olarak zor çünkü oy birliği gerekiyor. Öte yandan hem Türkiye biraz daha dış dünyayla ilişkilerinde normalleşme eğilimi gösterirse, Avrupa Birliği de Türkiye’yle tam üyelik ilişkisi haricinde ki menfaatlerinin örtüştüğü alanları kapsayacak bir ilişki formatını yeniden yaratma isteği var. Yeni ilişki modeli tam üyeliğin alternatifi olarak sunulacak bazı çevreler tarafından, diğer çevreler tarafından ise tam üyeliğin tamamlayıcısı olarak sunulacak yani yeni ilişkinin tam üyelik sürecinin yerini almadan, onun paralelinde yürüyecek bir ilişki. O noktaya gelirse, çözümsüz kalmış bir Kıbrıs’ta neler yapılabileceğine dair iki taraf biraz daha güven bunalımını aşmış şekilde konuşmaya başlayabilecek. Bugün bu yapılamıyor çünkü çok derin bir güven bunalımı var. Çözümsüzlüğün Kıbrıs Türkleri üzerinde yaratmış olduğu sportif, ekonomik, kültürel izolasyonların kaldırılabilmesine yönelik bir müzakere zemininin oluşturulabilmesi için Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinin bugün olduğundan biraz daha üstte ve güvene dayalı ilişki modeline evirilmesi gerekecek” dedi.


Seminerin sonunda Sinan Ülgen'e Yakın Doğu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şenol Bektaş ve Yakın Doğu Üniversitesi Yakın Doğu Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Umut Koldaş tarafından teşekkür belgesi takdim edildi.