1 – 7 Mart Yeşilay Haftası
Eklenme Tarihi: 04 Mart 2016, 11:58
Son Güncelleme Tarihi: 01 Aralık 2020, 08:56
Her Yıl 1 – 7 Mart Tarihlerinin Yeşilay Haftası Olarak Kabul Edilmesi Nedeniyle, Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Uzman Psikologlarından Damla Alkan Saygılı, Halkın Madde Bağımlılığı Konusunda Bilinçlendirilmesini Sağlamak Amacıyla Açıklamalarda Bulundu.

Yeşilay, sigara, alkol ve uyuşturucu gibi alışkanlıklar ile mücadele eden, halkın ve özellikle gençlerin, bütün zararlı alışkanlıklardan korunması için yaptığı çalışmalarla, kamuya hizmet veren bir kurumdur.  Her yıl 1- 7 Mart tarihleri Yeşilay Haftası olarak kutlanmaktadır.  Madde bağımlılığı, biyolojik, ruhsal ve sosyal boyutları olan ciddi bir sağlık sorunudur.  Maddeyi kullanan kişi, yalnızca kendini değil, ailesini, içinde bulunduğu toplumu, kültürel yapısından ekonomik işleyişine kadar tüm toplumsal evreni etkilemektedir.  Madde bağımlılığı, kişilerde sağlık sorunları yaratmanın yanında, trafik kazaları, intihar, suça yönelme, aile parçalanması, iş/okul hayatının bozulması, ekonomik problemler yaratma gibi bireye ve topluma pek çok zararı olan çok boyutlu bir sorundur.

Kişinin duygu, düşünce ve davranışlarında değişikliklere neden olan, yasal ve yasal olmayan, zarar verici, bağımlılık yapıcı maddeler olarak bilinen psikoaktif maddeler; alkol, kenevir (marihuana, esrar, haşhaş), opiatlar (eroin, kodein, morfin), kokain, amfetaminler (speed, crystal), uçucu maddeler (tiner, bali, spreyler), nikotin, kafein gibi maddelerden oluşmaktadır.  Günümüzde yapılan çalışmalar, psikoaktif madde kullanımının, çocukluk çağına kadar düştüğünü ve erken yaşlarda psikoaktif madde kullanımının madde bağımlılığı açısından risk oluşturduğunu göstermektedir.  Bu durum sorunun kişiler ve toplum açısından riskini, büyüklüğünü ve  zararlarını ortaya koymaktadır.

Madde Kullanımında Risk Faktörü Olarak Karşımıza Çıkan Nedenler
Psikoaktif maddeler, tekrarlayan kullanımlar sonucunda insanlarda bağımlılığa neden olmaktadır.  Yapılan çalışmalarda, psikoaktif maddelerin, beynin ödül düzenekleri üzerinde etkileri olmasının yanında, keyif verici özelliklere de sahip oldukları, bu durumun da bu maddelerin alımlarını pekiştirdiği, bir başka ifade ile tekrar tekrar alınma isteğini artırdığı, böylece bağımlılığa yol açtığı öne sürülmektedir.  Bunun dışında merak, akademik başarısızlık, prestij kazanma, güç ve üstünlük sağlama, öfkeli ve dürtüsel davranışların varlığı, sosyal sorunlarla başa çıkmada yetersizlik, bireyin kendine güveni olmaması gibi bireysel nedenlerin yanında, aile içi iletişimde sorunların olması, aile desteği azlığı, ebeveyn çocuk ilişkisinde ebeveynin çok kısıtlayıcı ya da ilgisiz olması, anne ya da babanın madde kullanımı, ailede psikiyatrik hastalıkların varlığı gibi ailevi nedenler ve kötü alışkanlıklara sahip arkadaşların olması, bireyin arkadaşlarının da  madde kullanması, kişinin arkadaşları arasında yer bulma isteği, kişinin enerjisini boşaltacağı olanakların kısıtlı olması, maddeye ulaşımın kolay olması gibi sosyal nedenler de madde kullanımı için bir risk faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır.

Madde Bağımlılığı İstendiği Zaman Hemen Vazgeçilebilecek Bir Hastalık Değildir
Madde bağımlılığı, tekrarlayan madde kullanımına bağlı olarak, kişinin kullandığı maddenin etkisinin azalması durumunda, istediği etkiyi alabilmesi için maddenin miktarını artırması, kişinin sosyal ve kişiler arası ilişkilerinde sorunlar yaşamasına rağmen ya da maddenin neden olduğu bedensel veya ruhsal bir sorunu olmasına rağmen madde kullanımını sürdürmesi ve madde alımının azalmasıyla ya da kesilmesiyle, maddeye özgü kesilme  belirtilerinin olması (uyku problemleri, yeme problemleri, kolay kızma, öfke, saldırganlık, titreme, terleme, baş ağrısı, vb.) gibi belirtilerle kendini gösteren bir beyin hastalığıdır.  Madde bağımlısı olan kişi ilk başta maddeyi kullanmaya başlarken bırakabileceğini düşünmesine rağmen, beklediğinden daha uzun bir süre maddeyi kullanmaya devam etmektedir.  Bunun dışında  maddeyi kullanmak için çok zaman ayırmakta, bırakmak istemesine rağmen çabaları boşa gidebilmektedir.

Madde Kullanımı Yetişkinlere Kıyasla Çocuk ve Ergenlerde Daha Fazla Zararlara Yol Açmaktadır
Yapılan çalışmalar, giderek dünyada artmakta olan madde bağımlılığının erkeklerde kızlara oranla daha fazla olduğunu göstermektedir.  Riskli davranışlarda bulunma eğiliminin olduğu ergenlik dönemi de madde kullanımı için bir risk faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapılan çalışmalarda henüz gelişimleri tamamlanmamış olan çocuk ya da ergenlerde madde kullanımının, yetişkinlere göre daha yıkıcı, geri dönüşü olmayan zararlara yol açabileceği bilinmektedir.  Uzun süreli madde kullanımının yol açtığı sorunlara bakıldığı zaman, madde kullanımının zihinsel bozukluklara, beyinde, böbreklerde, karaciğerde, akciğerde tahribatlara, halsizliğe, çalışmada güçlüğe, sürekli ağız kuruluğuna, deride kuruluğa, algı bozukluklarına, panik atakların oluşmasına, uykusuzluğa, sinirliliğe, sindirimde bozukluklara, kilo kaybına, çeşitli kanserlerin oluşmasına, çeşitli psikiyatrik hastalıkların oluşmasına, ölüme, vb. neden olduğu bilinmektedir.

Madde bağımlılığı tedavi olunması gereken bir hastalıktır.  Madde bağımlılığının tedavisi sırasında, maddenin kullanımının kesilmesinden dolayı görülen, maddeye özgü kesilme  belirtilerinin (örneğin uyku problemleri, yeme problemleri, kolay kızma, öfke, saldırganlık, titreme, terleme, baş ağrısı, vb.) tedavisi yanında, ruhsal tedavi ve ilaç tedavisi de yapılmaktadır.

Madde Bağımlılığından Korumak için Çocuklarınızın Hayatıyla Yakından İlgilenin
Madde bağımlılığının önlenmesinde en önemli unsur, maddenin hiç kullanılmamasıdır.  Ancak madde bağımlılığından çocuklarını korumaları için ebeveynlerin çocuklarının hayatıyla yakından ilgilenmesi, çocuğunun maddi, duygusal, bilişsel ve sosyal ihtiyaçlarını karşılaması, anne ve babaların çocuklarına düzenli olarak zaman ayırması, çocuklarına yönelik net sınırlarının ve tutarlı disiplin anlayışının olması, okulda ve sosyal çevrelerde ebeveynlerin çocuğun arkadaşlarını ve sosyal faaliyetlerini kontrol altında tutması, çocuklarına karar verme, hayır diyebilme, ısrarlara karşı koyabilme, sorunlara yönelik olumlu davranışlar geliştirme becerilerini kazanmaları yönünde destekleyici olmaları, bunların yanında çocuğun çevresinde madde kullanan ya da buna eğilimli kişiler varsa alternatif ortamlarda yeni insanlarla tanışması ve yeni arkadaşlıklar kurması yönünde destekleyici olunması, çocuğun maddeyle ilgili soruları gündeme getirdiği zaman onlarla konuşularak merak ettiği soruları cevaplandırmanın yanında, ona maddenin zararlarından bahsedilmesi, çocuğun kendine ya da başkalarına zarar verici, riskli davranışlarının olması, yada çocukla ilgili başetmekte zorlanılan durumlara yönelik uzman yardımı alınması gibi unsurlar çocuğun madde kullanım riskini azaltıcı etkiye sahip olabilecektir. Madde bağımlılığının önlenmesinde ailenin dışında topluma da büyük görevler düşmektedir.  Bu konuda gerek medya kuruluşlarının, gerek devletin, gerekse sağlık ve eğitim kuruluşlarının maddenin zararları, yol açtığı sorunlarla ilgili halkı bilinçlendirmesi ve bunun için özellikle yetişkin yaşların beklenmemesi ve küçük yaşlardan itibaren bu farkındalığın çocuğa kazandırılması, ayrıca madde kullanımıyla ilgili devletin gerekli yasal düzenlemeleri yapması toplumsal açıdan önemlidir.  Çocuklar geleceğimizdir.  Sağlıklı çocuklar, sağlıklı gençler yetiştirmek ve  sağlıklı bir toplum olmak dileğiyle...