Erken Tanı ve Yoğun Tedavi ile Otizmin Olumsuz Etkilerini Aşmak Mümkün
Eklenme Tarihi: 15 Ekim 2018, 15:36
Son Güncelleme Tarihi: 27 Kasım 2020, 13:20

Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Anabilim Dalı Uzmanı Dr. Yeliz Engindereli, Yaşamın İlk Üç Yılında Saptanabilen Otizm Spektrum Bozukluğunun, Duygusal, Sosyal Gelişmede, Sözel veya Sözel Olmayan İletişimin Gelişiminde Gecikme ya da Sapma Olarak Görülebileceği gibi Tekrarlayıcı Davranış ve Kısıtlı İlgi Alanları ile Kendini Gösteren Nörogelişimsel Bir Bozukluk Olduğunu Belirtti.

Dünyada Her 68 Çocuktan Biri Otistik
Gelişim açısından erken tanının önem taşıdığı otizmin teşhisi için herhangi bir test bulunmamasına rağmen tanının klinik muayene ile konulabilceğini ifade eden Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, dünyada her 68 çocuktan birinin otizm tanısı aldığını söyledi.

Erkek çocuklardaki yaygınlığın kızlara oranla dört kat daha fazla olduğunu kaydeden Uzm. Dr. Yeliz Engindereli şöyle devam etti: “Genetik temeli olduğuna ilişkin bulgular olmasına rağmen nedeni ve hangi gen ya da genlerin sorumlu olduğu tam olarak bilinmeyen otizm için çevresel faktörlerin ve özellikle ileri baba yaşının etkisi ise oldukça tartışmalı bir konudur. Otizme her çeşit toplumda, farklı coğrafyalarda, ırkta ve ailede rastlanmaktadır.”

Bebeklerin iletişim kurma becerisi ve sosyalleşme ihtiyacı ile doğduğunu ve sağlıklı bir bebeğin dış dünyaya tepki verdiğini hatırlatan Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, bu nedenle ebeveynlerin bebeklerinin normal gelişim sürecine uyum sağlayıp sağlayamadığını dikkatle gözlemlemesi gerektiğini söyledi.

Otizmin Belirtileri
Otizmli bebeklerin gelişim basamaklarında aksama gözlendiğini, becerelerinden bazılarını hiç geliştirememiş olabileceği gibi kimi zaman kazanılan becerilerde gerileme ya da kayıpların gerçekleşebileceğini de kaydeden Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, çevreye ilgisizliğin gözlendiği otizm belirtileri ile ilgili açıklamalarına şöyle devam etti; “Otizmli bebeklerde göz teması kısıtlıdır. İsmi çağrıldığında tepkisiz kalırlar, güldürülmeye çalışıldığında gülmezler, oyuncakları ile amacına uygun oynamazlar, el sallamaz, öpücük göndermezler ve aynı yaş grubundaki çocuklar gibi taklit becerileri gelişmez. Gelişimsel aksamaya ek olarak anlamsız el çırpma, sallanma, dönme gibi tekrarlayıcı hareketler de gözlenebilir. Bebekler altı aylık olduğu halde anne babasını tanımıyor, gülümsemiyor, 1 yaşını geçtiği halde işaret ile gösteremiyor, oyunlar oynamıyor, anlamlı birkaç kelime söylemiyor, adı ile seslenildiğinde bakmıyor, göz teması kurmuyorsa, iki yaşını geçtiği halde oyuncaklarla amaca uygun şekilde oynamıyor sadece belli başlı parçaları ile ilgileniyorsa, taklide veya oyun kurmaya yönelik oynamıyor hayali oyunlar kurmuyor, çevresinde olup bitenle ilgisiz görünüyor, yaşıtlarına karşı ilgisiz kalıyor, karşılıklı oyun oynamıyor, kendi halinde bir köşede oynuyorsa gelişim basamaklarında bir sorun yaşandığını düşünmek gerekir.”

Uzm. Dr. Yeliz Engindereli: “Erken Tanı ve Yoğunlaştırılmış Sürekli Özel Eğitimle Çocuğunuzu Sağlıklı Gelişim Gösteren Yaşıtlarıyla Birlikte Aynı Seviyeye Getirmek Mümkün.”
Çocuklarının gelişimi ile ilgili bir farklılık gözlemleyen ya da belirtilerden herhangi birinin çocuklarında bulunduğunu düşünen ebeveynlerin hangi yaşta olursa olsun zaman kaybetmeden bir çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanına başvurması gerektiğini ifade eden Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, otizmde erken tanının, uygun müdahale ve düzenli psikiyatrik takip ile tedavi sonucunu etkileyen en önemli faktör olduğunu belirtti.

Otizmin günümüzde bilinen tek tedavisinin, erken tanı ile yoğun, sürekli özel eğitim olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, erken tanı ve ardından haftada en az 20 saat özel eğitimle otizmli çocukların hayatlarında büyük fark yaratmanın, yaşam kalitesini artırmanın, sağlıklı gelişim gösteren yaşıtlarıyla birlikte aynı okulda okuyacak seviyeye getirmenin mümkün olabileceğini kaydetti.