Yakın Doğu Üniversitesi’nde “Deprem ve Zemin Konferansı” Gerçekleştiriliyor
Eklenme Tarihi: 16 Mayıs 2019, 16:00
Son Güncelleme Tarihi: 29 Mart 2022, 15:53


Yakın Doğu Üniversitesi Deprem ve Zemin Araştırma ve Değerlendirme Merkezi 17 Mayıs 2019 Cuma günü saat 11.00 ile 14.00 saatleri arasında “Deprem ve Zemin Konferansı” düzenliyor.

Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nden verilen bilgiye göre, İletişim Fakültesi Turuncu Salonunda gerçekleştirilecek olan konferansta, Zemin Mekaniği ve Geoteknik Mühendisliği Derneği Başkanı ve Özyeğin Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof.Dr. Feyza Çinicioğlu, Geoteknik Göçmeler: Önlenebilir miydi?, Dokuz Eylül Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Mustafa Akgün, Deprem Zemin Ortak Davranışını Etkileyen Olaylar ile Yakın Doğu Üniversitesi Deprem ve Zemin Araştırma ve Değerlendirme Merkezi Başkanı Prof.Dr. Cavit Atalar, Kıbrıs Zeminleri ve Depremleri isimli sunumları ile katılacaklar.

Geoteknik Göçmeler: Önlenebilir miydi?: İnşaat Mühendisliği yapıları basitinden en karmaşığına her çeşit bina, tünel, yol, otoyol, demiryolu, havaalanı, sulama sistemleri, barajlar, boruhatları, metrolar, endüstriyel tesisler ve benzeri büyük çeşitliliğe sahiptir. Hangi tür yapı olursa olsun, zeminle etkileşim halindedir. Bu bağlamda yapının tip ve türü ne olursa olsun, inşaat mühendisliği projelerinin güvenlik ve servis yeterliliğini sağlama hedefleri kapsamında birincil önemdeki davranış kategorisi“zemin-yapı” etkileşimidir. İnşaat mühendisliği yapıları ile ilgili olarak karşılaşılan göçme veya servis yetersizliği problemleri büyük ölçüde zemin-yapı etkileşimi kapsamındaki geoteknik sorunlara dayanmaktadır. Bu sunum kapsamında öncelikle geoteknik göçmelere sebep olan olayların genel tartışması yapılmaktadır. Bu tartışmanın ışığında çeşitli öçme örnekleri üzerinden bu örneklere ait sorunlar öngörülebilirmiydi ve önlenebilirmiydi sorusu sorularak değerlendirmeler yapılmaktadır.

Deprem Zemin Ortak Davranışını Etkileyen Olaylar: Depreme dayanıklı yapı tasarımı çalışmalarında, yapı yapılacak noktada deprem sırasında oluşacak deprem-zemin ortak hareketinin zaman ve frekans ortamlarında deprem olmadan önce bazı matematiksel hesaplar kullanılarak tanımlanması gerekir. Bu tanımlamalar yapılırken zemin, mühendislik anakayası ve sismik anakaya tanımlarının kullanılması gerekir. Zemin anakaya tanımları yapılırken sismik S dalga hızı temel alınır. Buna göre Vs<760m/s. olan ortam zemin olarak tanımlanır. Zemin içinde ve yüzeyinde dinamik kuvvet etkisinde oluşabilecek deformasyon değişimleri elastik, elastoplastik veya plastik seviyelerde oluşabilir. Mühendislik anakayası 760m/s.3000m/s. olan ortam olarak tanımlanır. Sismik anakayanın tek katmandan oluştuğu kabul edilir. Sismik anakaya içinde oluşan deprem hareketi enerji kavramı ile açıklanır. Bu ortam için sadece enerji sönümü önemli olduğu için deprem hareketinin frekans spektrumunda genlik frekans değişimleri dikkate alınmaz ve deprem hareketi ivme azalım ilişkileri ile tanımlanır. Diğer bir özelliği sismik anakaya sınırından itibaren zemin büyütme (baskın genlik-frekans değişimleri) durumu oluşabilir.

Deprem sırasında zemin yüzeyinde oluşan hareketin kontrolü tamamen doğanın elindedir. Bu nedenle deprem-zemin ortak davranışı Stokastik (Stochastic) model kavramı ile irdelenmesi gerekir. Stokastik model (Stochastic model) İstatistiksel bir kavramdır. Bu modelde, İki veya daha fazla sayıda değişken arasındaki ilişkinin hatası konusunda belli istatistiksel varsayımlar yapılarak bu ilişkilerin bir model içinde gösterilmesi hedeflenir. Tanımlanan hata payı modelin, değişkenleri arasında derecesi tam olarak bilinmeyen bir ilişkiyi temsil eder ve modelde tanımlanması gerekir. Sonuç olarak deprem-zemin ortak davranışını etkileyen olaylar deprem kaynağından başlar ve zemin yüzeyinde tamamlanır. Bu nedenle deprem kaynağından zemin yüzeyine kadar tüm ortam özelliklerinin zemin, mühendislik anakayası ve sismik anakaya tanımlarına göre yapılması gerekir.

Kıbrıs Zeminleri ve Depremleri: Kıbrıs zeminlerinin büyük bir bölümünü şişen killer, alüvyonlar ve evaporitik kayaçlar oluşturur. Kuzey KıbrısTürk Cumhuriyeti hemen hemen tamamıyle killi formasyonlar ve alüvyonlar ile kaplıdır. Kıbrıs killeri Trodos ofiyolitinin ayrışması ve Kretase sonrası pelajik tortul olarak oluşmuşlardır. Mesarya grubu ve Değirmenlik grubunda bulunan aşırı konsolide killi zeminlerin kurak yarı-kurak akdeniz iklimine bağlı olarak su içeriğinin artması ile şişmesi ve azalması ile büzülmesi sonucu yapılarda hasarlar oluşmaktadır. Düşük taşıma kapasiteli alüvyonlar çok yaygın olarak Mesarya ovasında, Lefkoşa, GaziMağusa ile doğu ve batı kıyılarda gözlenir. Alüvyonlar üzerine inşa edilen tarihi yapılarda oturmalardan veya göçmelerden büyük hasarlara rastlanmaktadır. Son yirmi yıl içerisinde yapılarda meydana gelen hasarları önlemek ve tarihi binaların restorasyonu için Kuzey ve Güney Lefkoşa’da geoteknik incelemeler yapılmıştır.

Kıbrıs’ın şehirleri ve başşehirleri tarihsel depremler neticesinde defalarca tahrip olmuştur. M.Ö. 1050’de Enkomi, 332 ve 342’de Salamis, 365’de Kurion ve bir kaç kez Baf tahrip olmuştur. Kıbrıs çevresinde 1890 – 1990 yılları arasında aletsel büyüklüğü 4.5’den büyük 56 deprem kaydedilmiştir . Bu depremlerin 24’ü 4.5 ile 4.9, 25’i 5.0 ile 5.9 ve 7’si de 6.0 ile 6.5 aletsel büyüklüktedir. Aletsel olarak kaydedilen ilk deprem 13 Ocak 1894 tarihinde 5.5 aletsel büyüklüğünde olmuş ve Lefkoşa ile Girne’de şiddetli bir şekilde hissedilmiştir.

Kıbrıs’ın yakın tarihinde en fazla can ve mal kaybının yaşandığı deprem, 10 Eylül 1953 tarihinde 6.0 – 6.1 aletsel büyüklüğünde meydana gelen çifte Baf depremidir. Bu depremde 60’a yakın insan ölmüş, 100 kişi yaralanmış, Baf kasabası ile birlikte toplam 158 köy hasar görmüştür. Aletsel olarak ölçümler kaydedilmeye başladığından beri Kıbrıstaki en kaydedilen en büyük deprem 9 Ekim 1996 tarihinde 6.8 aletsel büyüklükte meydana gelmiştir.