Telefon: +90 (392) 223 64 64 | [email protected]

Kalp Düşmanları: Obezite, Hipertansiyon ve Sigara

Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamza Duygu, kalp sağlığını korumak için önerilerde bulunarak obezite, hipertansiyon ve sigara tüketiminin kalp ve damar hastalıklarında en önemli risk faktörleri olduğunu vurguladı. Kalp hastalıkları birden fazla faktöre bağlı olarak günümüzde en sık karşılaşılan sağlık problemlerinin başında geliyor. Dünya Sağlık Örgütü, kan basıncı, obezite, kolesterol ve sigara içiminin kontrolü ile kalp ve damar hastalıklarının görülme sıklığının yarıya indirilebileceğini açıklıyor. Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamza Duygu da bu anlamda koruyucu hekimliğin kalp ve damar hastalıklarından kaynaklı ölümlerin azaltılmasında çok önemli role sahip olduğunu söylüyor. Aile hekimliğinin kalp damar tıkanıklığı için yüksek risk taşıyan bireylerin saptanması ve bu kişilerdeki ilk veya tekrarlayan kalp damar tıkanıklığı sorunlarının önlenmesinde çok önemli bir işlev gördüğünü söyleyen Prof. Dr. Duygu, kalp ve damar hastalığının birden fazla faktöre bağlı olduğunu belirtiyor. Prof. Dr. Hamza Duygu, “Bugün için kalp ve damar hastalıkları riskini artırdığı bilinen ve her toplumda etkin olduğu kabul edilen risk faktörleri vardır. Sigara içmemenin, sağlıklı beslenmenin, aşırı kilodan kaçınmanın, en az günde yarım saat ve haftada beş gün yapılacak şekilde düzenli egzersiz yapmanın, normal şeker metabolizmasının ve aşırı stresten uzak durmanın kalp ve damar sağlığını korumak açısından önemi bilinmektedir” ifadesini kullanıyor. Risk faktörleri Kalp ve damar hastalıkları ile ilgili risk faktörleri arasında yaş, cinsiyet, genetik ve değiştirilemez olan etnik etkenlerin olduğunu söyleyen Prof. Dr. Hamza Duygu, sigara, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, aşırı alkol, oturgan yaşam, şişmanlık, kan yağlarının yüksekliği, kan basıncı yüksekliği ve kan şekerinin düzeltilebilir risk faktörleri olduğunu belirtiyor. Prof. Dr. Hamza Duygu sözlerine şöyle devam etti: “Özellikle düzeltilebilir risk faktörleri kalp ve damar hastalıklarının önlenmesi stratejilerinin temelini oluşturur. Başta gelen üç risk faktörü olan obezite hipertansiyon ve sigara içimi kalp ve damar hastalıkları ile savaşta ana hedef olmalıdır.” Sağlıklı kalp için önerilerde de bulunan Prof. Dr. Hamza Duygu, kişilerin öncelikle sigara dumanında uzak durması gerektiğini belirtti. Sigaranın kalp damarlarını büzerek, içlerini örten ince yararlı örtüyü tahrip ettiğini söyleyen Prof. Dr. Hamza Duygu, sigara dumanının aynı zamanda kanın pıhtılaşmasını da kolaylaştırdığını belirtti. Prof. Dr. Duygu “Böylece damar sertliğini başlatarak kalp krizine, felç ve bacak damarlarında tıkanmalara neden olur. Aktif içicilik kadar pasif içicilik de kalp damar sağlığı açısından son derece zararlıdır” dedi. Tansiyona dikkat Tansiyona dikkat edilmesi gerektiğini de söyleyen Prof. Dr. Hamza Duygu, sessiz katil olarak adlandırılan hipertansiyonla mücadelenin, yaşam tarzı değişikliklerinin ve düzenli tansiyon ilacı kullanımının kalp krizi, aort damar yırtılması, beyin kanaması ve aort damarında genişlemenin önlenmesi için hayati önem arz ettiğini belirtti. Prof. Dr. Hamza Duygu sözlerine şöyle devam etti: “Kan şekeri normal sınırda tutulması gerekir. Şeker hastalığı günümüzde kalp damar hastalığı eşdeğeri olarak kabul edilmektedir. Diyabetiniz varsa diyet, kilo kontrolü ile birlikte uygun tedavinin başlanması konusunda titiz davranmak önemli. Yüksek kolesterolle mücadele edip diyet ve egzersize ilaveten doktorunuz gerekli gördüğünde ilaç kullanmaktan çekinmeyin.” Akdeniz mutfağı benimsenmeli Kişilerin beslenme tarzı olarak Akdeniz mutfağını benimsemesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Hamza Duygu, sebze, meyve, baklagil, kepekli tahıl ve kuruyemişten zengin, zeytinyağının temel yağ olarak kullanıldığı, balığın kırmızı ete tercih edildiği, etin yasaklanmadığı, hazır ve paketlenmiş besinlerin olmadığı yeme alışkanlıkları kalp sağlığı açısından önemli olduğunu belirtti. Prof. Dr. Duygu: “Kalp damar hastalıklarına katkıda bulunan risk faktörlerinin birçoğunu etkileyerek sağlığımızı koruyan egzersizin mutlaka spor salonunda yapılması şart değil. Her gün 30 – 45 dakikalık yürüyüşler bile damar sağlığına katkıda bulunur. Asansörden ve yürüyen merdivenden uzak duralım” ifadesini kullandı. Dişler günde en az iki defa fırçalanmalı Diş etlerindeki iltihabın damar duvarlarında düşük yoğunluklu iltihaba neden olduğunu söyleyen Prof. Dr. Hamza Duygu, bu durumun damar sertliği yaratan plağın üstünde pıhtı oluşarak damarın tıkanmasına yol açabileceğini belirtirken, kalp krizini önlemek için günden en az iki kere diş fırçalanması gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Hamza Duygu, “Az uyuyanlar veya uykusu düzensiz olanlar daha kolay kalp krizi geçiriyorlar. Hele uyku apnesi varsa yüksek tansiyondan, şeker hastalığına kadar çeşitli risk faktörlerini tetikliyor. Dinlendirici bir uykunun önündeki engelleri kaldırıp her akşam aynı saatte yatıp 7 – 8 saat uyku son derece faydalıdır. Fazla kilo ve şişmanlık kalp damar hastalıklarına yol açan birçok etkenin arkasındaki ana nedendir. Dengeli beslenip, egzersiz yaparak vücut kütle endeksini 25’in altında tutmaya dikkat edelim” dedi. Prof Dr. Hamza Duygu: “Aşırı tuz yüksek tansiyonu tetikleyen ana nedenlerden biridir.” Kötümserlik, şüphecilik, husumetle dolu olmanın kalbi yorduğunu, damarları yaşlandırdığını, hayatı kısalttığını gösteren birçok bilimsel çalışmanın olduğunu söyleyen Prof. Dr. Hamza Duygu, bardağın yarısının boş değil, dolu tarafını görmenin faydalı olduğunu belirtti. Prof. Dr. Duygu konuyla ilgili “Aşırı tuz yüksek tansiyonu tetikleyen ana nedenlerden biridir. Fazla tuz tüketiminin en önemli kaynağı hazır besinler ve lokantalardaki yemekler, özellikle de hızlı tüketilen yemeklerdir. Sofrada tuzluğu masadan uzak tutmaya özen gösterelim. İçkinin fazlası sindirim sistemi yanında kalbe de zarar verir. Ciddi çarpıntılara, kalp kasılmasının zayıflamasına neden olabilir. Bir iki kadehten fazla içki içmemeye dikkat edelim” ifadesini kullandı. Stresten uzak durun, kontrolsüz ilaç kullanmayın Stresin vücudumuzun her tarafını etkilediği gibi kalp damar sağlığı açısından da sakıncalı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Hamza Duygu, mümkün olduğu kadar stres yaratan durumlardan uzak kalıp, stresle baş etme yönteminin öğrenilmesi gerektiğini belirtti. Televizyonun karşısında saatlerce hareketsiz oturunca ya da bilgisayar önünde geçirilen saatler arttıkça kalp damar hastalıklarının da arttığını söyleyen Prof. Dr. Hamza Duygu, reçetesiz alınan ilaçların da kalbe zarar verdiğini belirtti. Prof. Dr. Hamza Duygu sözlerine şöyle devam etti: “Keza ilaçtan bile sayılmayan destek haplarının bazılarının kalbi yorduğu anlaşılıyor, kanın pıhtılaşmasını bozabiliyor. Reçetesiz satılanlardan da olsa rastgele ilaç almayın.”

Yakın Doğu Üniversitesi’nin Uzman Akademisyenleri Kıbrıs’ın Deprem Gerçeğini Masaya Yatırdı: Paniğe de Rehavete De Yer Yok!

Kıbrıs adası ve KKTC’nin deprem riskini değerlendiren Yakın Doğu Üniversitesi’nin uzman akademisyenleri, karşı karşıya olduğumuz deprem riskinin paniğe neden olacak bir seviyede olmadığını ancak rehavete kapılmadan yapı stokunun deprem dirençli hale getirilmesi gerektiği uyarısında bulunuyor. Uzmanlara göre atılması gereken en önemli adımsa; KKTC’de ilçe bazlı deprem riski haritası oluşturmak! Türkiye’de yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremlerin, bazıları Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de hissedilen artçıları sürüyor. Bazı deprem uzmanlarının Kıbrıs ile ilgili medyaya yansıyan abartılı deprem öngörüleri ise halkta büyük bir tedirginlik yaratıyor. Peki Kıbrıs Adası ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin taşıdığı deprem riskinin gerçek boyutu nedir? Yakın Doğu Üniversitesi’nin deprem konusunda uzman akademisyenleri Yakın Doğu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Kurt’un moderatörlüğünde bir araya gelerek Kıbrıs’ın deprem gerçeğini masaya yatırdı! Yakın Doğu Üniversitesi İnşaat ve Çevre Mühendisliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Gökçekuş, Yakın Doğu Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salih Saner ile aynı zamanda KKTC Cumhurbaşkanlığı Deprem Komitesi Başkanı da olan Yakın Doğu Üniversitesi Deprem ve Zemin Araştırma ve Değerlendirme Merkezi Müdürü Prof. Dr. Cavit Atalar, adanın taşıdığı deprem riskini değerlendirirken alınması gereken önlemler ve yapılması gereken çalışmalar için de yol haritası oluşturdu! Uzmanlar, en kısa sürede Yakın Doğu Üniversitesi’nde deprem gündemini merkezine alacak önemli bilimsel etkinlikler düzenleyeceklerini de vurguladı. Bu etkinliklerin ilki, 8 Mart’ta Yakın Doğu Üniversitesi İrfan Günsel Kongre Merkezi’nde düzenlenecek olan “KKTC’de Deprem Riski ve Yapılması Gerekenler” çalıştayı olacak. Akademisyenler, oda ve birlik başkanları ile deprem uzmanlarını bir araya getirecek olan çalıştayın ardından 18-22 Ekim tarihleri arasında ise başkanlığını Prof. Dr. Hüseyin Gökçekuş’un yapacağı “Uluslararası Deprem Tehlikesi ve Akdeniz’in Deprem Riski Kongresi”nin ikincisi düzenlenecek. Kıbrıs’ın deprem gerçeği: Paniğe de rehavete de yer yok! Türkiye’de 11 kenti etkileyen ana depremler Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de hissedildi. Ancak Türkiye’den Akdeniz’e uzanan fay hattının Kıbrıs adası ile karada kesişmiyor oluşu önemli bir nokta. Yakın Doğu Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salih Saner, “Aktif fay haritasında Hatay’dan güneybatıya uzanan bir fay var. Doğuda yer alan bu fay, Kıbrıs’ın 200 kilometre uzağında geçerek, adanın güneyinde karaya 50 kilometre yaklaşıyor. Adanın güneyinde hilal şeklinde ilerleyen bu fayda meydana gelecek depremlerin Kıbrıs’ta büyük bir yıkım yaratma ihtimali az. Bu fay hattında meydana gelecek depremler, Kıbrıs’ta hissedilebilir. Eğer şiddetli ise yıkım da yapabilir ancak bu fayın, ada genelinde en fazla 6.8, KKTC’de ise en fazla 4 büyüklüğünde deprem üretmesini bekliyorum” değerlendirmesini yaptı. Fay hatlarının bir birbirini iten plakaların kesiştikleri sınırlarda oluştuğunu söyleyen Prof. Dr. Salih Saner, “Güneyimizdeki Afrika plakası, Kıbrıs’ın da üzerinde bulunduğu Anadolu plakasının altına dalmaktadır. Kıbrıs’ta yaşanabilecek depremlerde Afrika plakasının bu hareketi belirleyicidir. Ancak bu durumun neden olduğu depremlerin derinliği oldukça yüksektir” değerlendirmesini yapıyor. Aynı zamanda KKTC Cumhurbaşkanlığı Deprem Komitesi Başkanı da olan Yakın Doğu Üniversitesi Deprem ve Zemin Araştırma ve Değerlendirme Merkezi Başkanı Prof. Dr. Cavit Atalar ise Kıbrıs’ın son 130 yıllık tarihinde, 15 yıkıcı depremin olduğunu ve bunlardan en büyüklerinin 1941, 1953, 1995, 1996 ve 1999 yıllarında yaşandığını söyledi. Prof. Dr. Atalar, 1953’te Baf’ta meydana gelen 6.0 ve 6.1 büyüklüğündeki ardışık depremlerin bölgede 8 şiddetinde etki yaratırken Lefkoşa’da bu etkinin 5 seviyesinde hissedildiği bilgisini verdi. “Kıbrıs’ta bugüne kadar kayda geçen en büyük deprem 1996’da meydana gelmiştir ve 6.8 büyüklüğündedir. Mevcut duruma baktığımızda Kıbrıs’ta her an bir deprem olabilir. Ancak depremin nerede, ne zaman ve ne büyüklükte olacağını önceden söylemek mümkün değildir. Önemli olan binaların sağlam zeminde sağlam bir şekilde yapılmasıdır” dedi. Uzmanların mutabık kaldığı nokta ise Kıbrıs’ın taşıdığı deprem riskinin paniğe neden olacak bir seviyede olmadığı. Ancak depremlerde yaşanacak yıkımı ve can kaybını asıl belirleyen konunun yapı güvenliği olduğunu vurgulayan uzmanlar, rehavete kapılmadan depreme dirençli bir yapılaşmanın sağlanması gerekliliğine vurgu yapıyor. Deprem riski Güney’de daha yüksek! Tarihsel verilere bakıldığında Kıbrıs’ı etkileyen en büyük depremlerin Limasol ve Baf’ta meydana geldiğini hatırlatan Yakın Doğu Üniversitesi İnşaat ve Çevre Mühendisliği Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hüseyin Gökçekuş ise “Kıbrıs yayı olarak adlandırdığımız deprem üreten bölge, adanın güneyinde yer alıyor. Dolayısıyla deprem riski Güney’de çok daha yüksektir. Yaşanılacak bir depremde yıkıcılığı belirleyen temel unsurlar, kırılan fayın büyüklüğü, depremin süresi ve derinliğidir. Ancak bunlar kadar önemli olan bir diğer husus da binaların sağlamlığıdır. Dolayısıyla yapılması gereken, bir an önce, KKTC genelinde yapı stokunun deprem riskinin belirlenmesidir” ifadesini kullandı. Prof. Dr. Salih Saner’in “Mevcut fayların, ada genelinde en fazla 6.8, KKTC’de ise en fazla 4 büyüklüğünde deprem üretmesini bekliyorum” sözleri de Prof. Dr. Gökçekuş’un bu tespitini doğruluyor. Prof. Dr. Salih Saner’in Türkiye AFAD ile MTA’nın fay ve deprem haritaları ile Kıbrıs’ın tarihsel deprem verilerini bir araya getirerek oluşturduğu “Deprem Riski Haritası” da özellikle Baf ve çevresinin en önemli deprem bölgesi olduğunu ve Güney Kıbrıs’ta deprem riskinin daha yoğun olduğunu ortaya koyuyor. Prof. Dr. Cavit Atalar ise “Günümüz depremlerini ve tarihsel depremleri gözönünde bulundurduğumuzda Doğu Anadolu fay zonu, Hatay’dan sonra karadan güneye doğru Suriye, Lübnan ve İsrail’e doğru gitmektedir” tespiti ile bu haritaya itirazını dile getiriyor. KKTC’de ilçe bazlı deprem riski haritası oluşturulmalı! Yakın Doğu Üniversitesi’nin deprem uzmanları, Kıbrıs adasının ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin taşıdığı deprem riskinin belirlenebilmesi için ilçe bazlı deprem riski haritalarının oluşturulması gerektiği noktasında da hemfikir. KKTC’de mikro zonlama çalışmasının bir an önce yapılması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Cavit Atalar, bölgesel deprem riski haritalarının oluşturulduktan sonra ülkenin taşıdığı deprem riskinin çok daha gerçekçi bir şekilde değerlendirileceğini söylüyor. Prof. Dr. Hüseyin Gökçekuş da bölgesel deprem riski haritalarının önemine vurgu yaparak, “Bu çalışmanın üniversiteler ve kamunun iş birliğinde, uluslararası destek de alınarak yapılması gerekiyor. Farklı alanlardaki pek çok uzmanın bir araya gelmesi gereken bu çalışmada, yapı stokunun deprem dayanıklılığı, bölgelerin zeminin özellikleri, aktif ve uyuyan fay hatlarının belirlenmesi, sismisite analizleri kapsamlı bir şekilde tamamlanmalı ve riskli bölgeler belirlenmeli” ifadesini kullanıyor. Yapı stoku mutlaka analiz edilmeli Uzmanların vurgu yaptığı en önemli konuların başında ise mevcut yapı stokunun deprem analizinin yapılması gerektiği. Fakülteleri bünyesindeki Yapı Malzemeleri ve Zemin Mekaniği Laboratuvarı’nın ekipmanlarını modernize ederek, yapıların deprem analizlerini yapmak için halkın ve kamunun kullanımına açtıklarını hatırlatan Prof. Dr. Hüseyin Gökçekuş, “İlk çalışmalara Yakın Doğu Üniversitesi kampüsünde başladık. Karot makinesi ile yapılardan aldığımız numuneleri laboratuvar ortamında basınç testlerinden geçirerek dayanıklıklılığını ölçüyoruz. Donatı tarama testi ile de binaların kolon ve kiriş gibi taşıyıcı elemanlarında kullanılan donatı çubuklarının çap ve sıklığını, herhangi bir kırma işlemi yapmadan, çok hızlı bir şekilde tespit ediyoruz. Zemin analizlerini de yaptıktan sonra bütün verileri ilgili bilgisayar yazılımları ile analiz ederek binaların güçlendirilme gereksinimlerini belirliyoruz” diyor. Prof. Dr. Gökçekuş, KKTC’de deprem yönetmeliğinin yürürlüğe girdiği tarihi milat olarak kabul ederek, öncesinde yapılan yapılardan başlamak üzere bu testlerin KKTC’deki yapı stoku için de yapılması gerektiğini vurguladı.

Formula 1’in İki Efsane Pilotu Michael Schumacher ve Ayrton Senna Kıbrıs Araba Müzesi’nde Buluştu!

Formula 1’de en unutamadığınız pilot kimdir diye sorulsa, cevabınız ne olur? Yakın dönemi hatırlayanlar hemen Michael Schumacher cevabını verecektir kuşkusuz. 1980’leri hatırlayanlar içinse bu sorunun tartışmasız cevabı Brezilyalı Ayrton Senna’dır. Peki bu iki efsaneyi yan yana görmek ister misiniz? Yaşadıkları şampiyonluklar ile yarıştıkları otomobil markalarını kendi dönemlerinde ikonlaştıran Formula 1’in iki efsane pilotu Alman Michael Schumacher ve Brezilyalı Ayrton Senna, kendileri gibi efsane olan spor otomobillerin arasında Kıbrıs Araba Müzesi’nde buluştu! Kazak sanatçı Talgat Duishebayev’in imzasını taşıyan ve karşılarına geçtiğinizde sohbet etme hissi uyandıracak kadar gerçekçi olan hiperrealist silikon heykelleri ile ziyaretçilerini bekleyen Schumacher ve Senna, Kıbrıs Araba Müzesi’ndeki birbirinden özel otomobilleri keşfederken artık size eşlik edecek. Efsaneler Kıbrıs Araba Müzesi’nde! 1994’te Ford ve 1995’te Renault’la yaşadığı şampiyonlukların ardından, 2000-2004 yılları arasında Ferrari ile üst üste yaşadığı dünya şampiyonlukları Schumacher’i, haklı olarak, Formula 1’in en unutulmaz ikonlarından birine dönüştürdü. Dile kolay, 7 dünya şampiyonluğu! Üç dünya şampiyonluğu bulunan ve 1994’te yine lider götürdüğü bir yarışta geçirdiği bir kaza sonucu hayatını kaybeden Senna ise kendisini izleme şansına erişmiş pek çokları tarafından gelmiş geçmiş en iyi F1 pilotu olarak kabul ediliyor. Efsane pilotlar, kendilerine yakışır şekilde, Kıbrıs Araba Müzesi’nin efsane spor otomobillerini sergilediği galeride bulunuyor. Schumacher ve Senna’nın yüzlerini döndükleri yönde ise müzenin duvarında asılı duran 1979 model Ferrari 308 GTS onları selamlıyor. Ayrıca 300 km hız sınırını aşan ilk seri üretim otomobil Jaguar’ın yanı sıra; Lamborghini Murcielago Roadster, Dodge Viper SRT10 Final Edition, FORD GT40 gibi efsane olmuş pek çok spor otomobili de pilotların yer aldığı salonda görmek mümkün. Müzenin ana salonunda ise 1901 Model Crestmobile, 1903 model Wolseley ve 1909 model Buick gibi otomobil tarihinin önemli örneklerinin yanı sıra; 1918 T Ford Runabout ve 1930 Willys Overland Whippet Deluxe,1964 Dodge Dart, 1970 Ford Escort Mk1 RS 2000 gibi dönemlerinin en gösterişli pek çok aracı aynı çatı altında buluşuyor. Kıbrıs Araba Müzesi, haftanın her günü ziyarete açık! Michael Schumacher ve Ayrton Senna ile 150’nin üzerinde klasik otomobili görmek isteyenlerin yapması gereken tek şey ise haftanın her günü ziyarete açık olan Kıbrıs Araba Müzesi’ne gelmek. Üstelik; KKTC vatandaşları ile Yakın Doğu Oluşumu okullarında eğitim alan tüm öğrenciler ve Oluşum kurumlarında çalışan herkes, Kıbrıs Modern Sanat Müzesi, Kıbrıs Herbaryum ve Doğa Tarih Müzesi ve Surlariçi Şehir Müzesi’nde olduğu gibi Kıbrıs Araba Müzesi’ni de ücretsiz olarak ziyaret edebiliyor. Ayrıca KKTC’de eğitim gören öğrenciler ile KKTC’de turist olarak bulunan 18 yaş altındakiler de tüm müzeleri yine yüzde 50 indirimli gezebiliyor.

Yakın Doğu Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nün Lise ve Üniversite Öğrencilerine Yönelik Düzenlediği Belgesel Fotoğraf Yarışmasına Başvurular Başladı

Yakın Doğu Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nün lise ve üniversite öğrencilerine yönelik düzenlediği “Belgesel Fotoğraf Yarışması”na başvurular başladı. Öğrencilerin dünyaya bakış açılarını fotoğraf diliyle ifade edebilmelerinin önünü açmayı amaçlayan yarışma, lise ve üniversite olmak üzere iki kategoriden oluşuyor. “Kültürel Miras ve Tarih”, “Çevre ve İnsan”, “Özgürlük, Demokrasi ve İnsan Hakları”, “İnsan, Hayvan ve Mekan” (Portre), “Siyah-Beyaz” temalarıyla düzenlenen yarışmaya son başvuru tarihi ise 30 Nisan 2023. Üniversite ve lise dallarında finale kalan yirmi beşer fotoğraf sergilenecek Kazananlarının 17 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleştirilecek ödül töreniyle açıklanacağı yarışmanın jürisinde akademisyen ve fotoğraf sanatçısı Aykan Özener, belgesel yapımcısı ve basın fotoğrafçısı Coşkun Aral, belgesel fotoğrafçısı ve savaş foto muhabiri Emin Özmen ile akademisyen ve fotoğraf sanatçıları Gazi Yüksel ve Mert Yusuf Özlük bulunuyor. Yarışmanın sonucunda, her kategoriden seçilecek 25’er fotoğraf sergilenecek. Öte yandan, sergilenmeye layık bulunan fotoğraflar, Yakın Doğu Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin web sitesinde de yayınlanacak. Başvurular, 30 Nisan’a kadar dijital olarak kabul edilecek Yakın Doğu Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü tarafından düzenlenen Belgesel Fotoğraf Yarışması’na katılmak isteyen adayların, başvurularını en geç 30 Nisan 2023 mesai bitimine kadar yapmaları gerekiyor. https:/filmfreeway.com/YDUGAZETECILIKBELGESELFOTOGRAFYARISMASI internet adresi üzerinden dijital olarak başvuru alacak olan yarışma, üniversite kategorisinde ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine açık olacak. Üniversite öğrencilerinin başvuru sırasında öğrenci belgesini de ibraz etmesi istenecek. Lise kategorisi ise, 15-18 yaş aralığındaki tüm lise öğrencileri yarışmaya katılabilecek.

Yakın Doğu Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı Orman Dairesi, Ormanlara Büyük Zarar Veren “Çam Kese Böceği” ile Mücadele İçin İş Birliği Protokolü İmzaladı

Bahar aylarının yaklaşmasıyla, çam ağaçlarının olduğu bölgelerde yoğun kümeler halinde üreyen çam kese böcekleri, çam ağaçlarındaki sürgünlerini yiyerek çoğalırken ormanlara da büyük bir zarar veriyor. Akdeniz havzasında görülen bu böcekler, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de oldukça yaygın. Yakın Doğu Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı Orman Dairesi, orman zararlılarından “çam kese böceği” ile mücadele için bilimsel iş birliği protokolü imzalayarak bu böceklerin ormanlar üzerinde yarattığı tahribatın önüne geçmeyi hedefliyor. 5 yıl sürecek bu protokol ile çam kese böcekleriyle gerçekleştirilecek mücadele sürecinde toplanan veriler uygulanan mücadele yöntemlerinin başarı oranlarını da ortaya çıkaracak. Çam ağaçlarını kurutan çam kese böcekleri, insanlar için de risk oluşturuyor! Şubat ayında çam ağaçları üzerindeki keselerinden çıkarak, tırtıl formunda kümeler halinde bir araya gelen böcekler, kelebeğe dönüşmeden önce bulundukları ağacı yoğun bir şekilde tahrip ediyor. Ağacın gelişiminde gerileme, dallarında kurumalar oluşturan çam kese böcekleri, ağaçların tamamen kurumasına da neden olabiliyor. Çam ağaçlarında yarattıkları tahribatla ormanlara zarar veren çam kese böcekleri, insanlar için de risk oluşabiliyor. Böceklere temas edilmesi halinde yoğun kaşıntılara neden olan alerjik reaksiyonlar oluşabiliyor. Birbiri ardına uzun kuyruklar oluşturarak yolculuk yaptıkları için özellikle küçük çocukların ilgisini çekebilen çam kese böcekleri, alerjik yatkınlığı olan çocuklarda ciddi riskler yaratabiliyor. Çam kese böcekleriyle bilimsel mücadele Yakın Doğu Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı Orman Dairesi arasında imzalanan “Çam Kese Böceği Entegre Mücadele Bilimsel İş Birliği Protokolü” ile KKTC orman alanlarında çam ağaçlarında büyük zararlara sebep olan çam kese böceklerinin populasyonlarının tespit edilmesi, entegre mücadele yöntem ve esaslarının geliştirilmesi, Orman Dairesi personeline yönelik eğitim programları geliştirilmesi ve Yakın Doğu Üniversitesi lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin projenin bilimsel araştırma kısmında aktif olarak görev alması amaçlanıyor. Yakın Doğu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. Özge Özden ve Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı Orman Dairesi Müdürü Salih Güneş’in imzalarıyla yürürlüğe giren protokolle çam kese böceği ile uzun süreli ve bilimsel bir mücadele hedefleniyor. Yakın Doğu Üniversitesi’nde imzalanan protokol töreninde Prof. Dr. Özge Özden ve Orman Mühendisi Salih Güneş açıklamalarda bulundu. İmza törenine, Orman Dairesi Koruma Şube Amiri Ercan Poyraz ve Yakın Doğu Üniversitesi Kamu İletişim Koordinatörü Menteş Gündüz de katıldı. Prof. Dr. Özge Özden: “Çam kese böcekleri ile mücadelede, Orman Dairemiz ile birlikte kapsamlı ve gelişmiş bir sistem kurmayı hedefliyoruz.” Sayıları artan çam kese böceklerinin özellikle bu yıl KKTC’de büyük zararlara neden olduğunu söyleyen Yakın Doğu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. Özge Özden, “Çam kese böcekleri ile mücadelede, Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı Orman Dairesi ile birlikte kapsamlı ve gelişmiş bir sistem kurmayı hedefliyoruz. Bir yandan çam kese böceklerinin popülasyonunu sürekli gözlem altında tutarken diğer yandan bu zararlılarla mücadelede aktif iş birliği içerisinde olacağız” dedi. “Mücadelenin uzun dönemde etkili olması için; tuzaklama, biyolojik mücadele, kuş yuvalarının artırılması, biyolojik insektisit uygulaması (ilaçlama) ve mekanik savaş dediğimiz ana mücadele yöntemlerinin entegre ve sistematik bir şekilde uygulanması gerekiyor” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Özge Özden, “Yakın Doğu Üniversitesi Ziraat Fakültesi olarak, uzun soluklu bir şekilde uygulanacak olan bu yöntemlerin hayata geçirilmesi konusunda Orman Dairesi Müdürlüğü ile birlikte çalışacağız. Aynı zamanda Orman Dairesi personellerine yönelik eğitim çalışmaları da yürüteceğiz” dedi. 5 yıl sürecek olan çalışmalar sonucunda elde edilen verilerin düzenli kayıtlarının da tutulacağını söyleyen Prof. Dr. Özden, “Çam kese böceklerine karşı yürüteceğimiz mücadele yöntemlerinin başarı oranlarını da belirleyerek, bu zararlılarla mücadelede geleceğe yönelik bilimsel bir yol haritası da oluşturmuş olacağız” dedi. “Bakanlığımız ve Orman Dairesi Müdürlüğü’müzün aktif olarak uyguladığı bazı mücadele yöntemleri var. Biyolojik mücadele kapsamında kuş yuvalarının asılması, tuzak ya da adacık yöntemi dediğimiz bir yakalama yöntemi, çam kese böcekleri yiyen avcı böceklerin yetiştirilmesi gibi birçok gibi birçok yöntem denenmiştir” diyen Prof. Dr. Özge Özden, “İmzaladığımız bu protokol kapsamında, yerleştirilen kuş yuvalarını haritalandırarak eksiklikleri gidereceğiz. Ayrıca daha önce avcı böceklerinin yetiştirilmesi için Alev Kayası’nda açılan laboratuvarı da daha sağlıklı bir şekilde kontrol edebilmek için Lefkoşa bölgesine taşıma konusunda da mutabık kaldık” ifadelerini kullandı. Yürüttükleri bilimsel çalışmaları, toplum yararına dönüştürmenin Yakın Doğu Üniversitesi’nin en önemli ilkelerinden biri olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Özden, “Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı ve Orman Dairesi Müdürlüğü’müze bu önemli sorunda gösterdikleri iş birliği kararlılığı için teşekkür ediyorum” dedi. Salih Güneş: “İmzaladığımız iş birliği protokolü ile mücadele yöntemlerini bilimsel destek alarak uygulama imkanına kavuşacağız.” İmza töreninde konuşan Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı Orman Dairesi Müdürü Salih Güneş ise “Çam kese böceklerinin bu yıl vermiş oldukları zararlar diğer yıllara oranla daha fazla oldu. Yakın Doğu Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile imzaladığımız iş birliği protokolü ile mücadele yöntemlerini bilimsel destek alarak uygulama imkanına kavuşacağız” ifadesini kullandı. Çam kese böcekleri nedeniyle zarar gören ağaçların hemen gözden çıkarılmaması gerektiği uyarısını da yapan Güneş, “Bu böcekler tarafından zarar verilen ağaçlar vejetasyon döneminin ardından yeniden sürgün verebilirler” ifadesini kullandı. Çam kese böceklerinin sekiz yıla kadar toprak altında bekleyebildiğini de vurgulayan Orman Mühendisi Salih Güneş, “Sekiz yıl uzun bir süreç. Bu yüzden yürütülen mücadelenin uzun soluklu ve sağlıklı olması büyük önem taşıyor” dedi.

Yakın Doğu Üniversitesi Yapı Malzemeleri ve Zemin Mekaniği Laboratuvarı, Güçlü Altyapısı ile Deprem Riski Yüksek Yapıların Tespiti İçin Saha Çalışmalarına Başlayacak

Yakın Doğu Üniversitesi Yapı Malzemeleri ve Zemin Mekaniği Laboratuvarı, eğitim ve araştırma faaliyetlerinin yanı sıra, deprem riski bulunan yapıların tespiti için saha çalışmalarına başlayacak. Bugüne kadar, Yakın Doğu Üniversitesi İnşaat ve Çevre Mühendisliği Fakültesi bünyesinde eğitim ve araştırma faaliyetleri yürüten Yapı Malzemeleri ve Zemin Mekaniği Laboratuvarı, Yapı Mühendisliği ve Malzemeleri, Zemin Mekaniği ve Hidrolik Mühendisliği alanlarında, bazıları Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde tek olan pek çok ekipmanla güçlü bir altyapıya sahip. Alanlarında uzman bilim insanları tarafından yürütülen çalışmalarla öne çıkan Yapı Malzemeleri ve Zemin Mekaniği Laboratuvarı, deprem riski taşıyan yapıların tespiti için başlayacağı saha çalışmaları için ekibini de güçlendirecek. Yakın Doğu Üniversitesi Yapı Malzemeleri ve Zemin Mekaniği Laboratuvarı, 40’ın üzerinde cihazla, standartlar kapsamında 30’un üzerinde test deneyi ile sahada ve laboratuvar ortamında analiz yapabilme kabiliyetine sahip. Mevcut yapı stokunun denetimden geçirilmesi şart! Yakın Doğu Üniversitesi İnşaat ve Çevre Mühendisliği Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Rifat Reşatoğlu, Türkiye’de yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremlerin yarattığı yıkıma dikkat çekerek, “Coğrafyamızda karşı karşıya olduğumuz deprem gerçeğini doğa bizlere bir kez daha hatırlattı. Ülkemizdeki yapı stokunun incelenerek deprem riski taşıyan yapıların belirlenmesi hayati önem taşıyor” ifadesini kullandı. Özellikle 2000 öncesi yapılan yapılara dikkat çeken Doç. Dr. Reşatoğlu, “Mevcut yapı stokunda bir öncelik sırası belirlenerek çalışmaların bir an önce başlaması gerekiyor. Deprem güvenliği değerlendirilecek mevcut bir binada yapılacak incelemelerde temel hedef binayı tanımaktır. Bu nedenle bina hakkında toplanacak bilginin kapsamı son derece önemlidir” dedi. “Gözle görebileceğimiz bazı unsurlar, bir binanın dayanıklılığı konusunda bize fikir verebilir. Bu noktada; binanın yaşı, yapıların projeye uygunluğu, zemin durumu, bina taşıyıcı elemanların durumu, binadaki rutubet durumu gibi parametreler belirleyicidir. Fakat gözle görülemeyen ve uzman incelemesine ihtiyaç duyulan özellikler binanın güvenilirliği konusunda çok daha kesin bilgi verir” diyen Doç. Dr. Reşatoğlu, Yapı Malzemeleri ve Zemin Mekaniği Laboratuvarı’ında yapılabilen bina hasar tespiti ve bina dayanıklılık testleri uygulamalarını sıraladı. “Laboratuvarımızda, risk belirleme çalışmalarının en önemli aşamalarından olan karot alımı işlemleri ve karot ölçümleri yapabiliyoruz. Karot makinesi ile aldığımız numuneyi laboratuvar ortamında test ederek gerekli raporu hazırlıyoruz. Binaya zarar vermeden alınan silindirik beton örneğini yönetmeliklerde belirtilen mukavemet testlerine tabi tutarak beton kalitesini ortaya çıkarıyoruz” diyen Doç. Dr. Rifat Reşatoğlu, “Donatı tarama testi ile de binaların kolon ve kiriş gibi taşıyıcı elemanlarında kullanılan donatı çubuklarının çap ve sıklığını, herhangi bir kırma işlemi yapmadan, çok hızlı bir şekilde tespit ediyoruz. Betonarme binalarda beton ile birlikte kullanılan bir diğer malzeme olan donatı çeliğinde malzemenin davranışını belirlemek ve mekanik özelliklerinin ayrıntılarını saptamak için çelik çekme testleri de uygulayabiliyoruz” ifadesini kullandı. Doç. Dr. Reşatoğlu, yapılarda kullanılan malzemelerin yanı sıra mevcut yapılarda ve yeni inşaat sahalarında gerçekleştirdikleri zemin analizleri ile yapıların taşıdıkları deprem riskini çok yönlü bir şekilde saptadıklarını söyledi. Prof. Dr. İrfan Suat Günsel: “Ülkemizde, deprem riski taşıyan yapı stokunun belirlenmesinde aktif bir rol üstlenerek, Yapı Malzemeleri ve Zemin Mekaniği Laboratuvarı’mızı başta kamu olmak üzere halkımızın kullanımına açıyoruz.” Yaşanılan deprem faciasının, depreme dirençli yapıların ve kentlerin önemini bir kez daha acı bir şekilde hatırlattığını vurgulayan Yakın Doğu Oluşumu Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. İrfan Suat Günsel, “Yakın Doğu Üniversitesi olarak, sahip olduğumuz altyapıyı ve olanakları toplum yararına hizmete açmayı bir görev olarak biliyoruz” dedi. Yakın Doğu Üniversitesi İnşaat ve Çevre Mühendisliği Fakültesi bünyesinde faaliyet gösteren Yapı Malzemeleri ve Zemin Mekaniği Laboratuvarı’nın, yapıların deprem riskini belirleyecek bütün donanıma sahip olduğunu söyleyen Prof. Dr. İrfan Suat Günsel, “Ülkemizde, deprem riski taşıyan yapı stokunun belirlenmesinde aktif bir rol üstlenerek, Yapı Malzemeleri ve Zemin Mekaniği Laboratuvarı’mızı başta kamu olmak üzere halkımızın kullanımına açıyoruz” ifadesini kullandı.

Türkiye’de Yaşanan Depremde Hayatını Kaybeden Evlatlarımız, Surlariçi Şehir Müzesi’ndeki Tabloları ve 3 Metrelik Bronz “Şampiyon Melekler Anıtı” ile Yaşayacak

Türkiye’de meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlere, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet’ni temsil edecekleri voleybol turnuvasına katılmak için gittikleri Adıyaman’da yakalanan Gazimağusa Türk Maarif Koleji öğrencileri, aileleri ve öğretmenlerinin hayatını kaybetmesi ülkeyi büyük bir yasa boğdu. Adıyaman İsias Hotel’de hayatını kaybeden 6 veli, 5 öğretmen ve 12-14 yaşlarında 24 sporcu gencin anısı, Surlariçi Şehir Müzesi’ndeki tabloları ve 3 metrelik bronz Şampiyon Melekler Anıtı ile yaşatılacak. Yakın Doğu Oluşumu Müzeler Daire Başkanlığı’na bağlı Surlariçi Şehir Müzesi ve Kıbrıs Modern Sanat Müzesi’nin girişimiyle dikilecek Şampiyon Melekler Anıtı’nda Türkiye’de hayatını kaybeden KKTC’li öğrenciler, veliler ve öğretmenlerinin isimleri yer alacak. Çizimleri yayımlanan Şampiyon Melekler Anıtı, Yakın Doğu Üniversitesi kampüsünde yer alan Heykel Atölyesi’nde çalışılmaya başlandı. Anıtın yanı sıra, Kıbrıs Modern Sanat Müzesi sanatçılarının depremde hayatını kaybedenler anısına yapacağı tablo da Surlariçi Şehir Müzesi’nde sergilenecek. Prof. Dr. İrfan Suat Günsel: “Şampiyon Melekler Anıtı’nı depremde hayatını kaybeden evlatlarımız ile ailelerinin ve öğretmenlerinin anılarına adıyoruz.” “Türkiye’mizde yaşanan deprem felaketi, yüreğimizde derin yaralar açtı” diyen Yakın Doğu Oluşumu Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. İrfan Suat Günsel, “Ülkemizi temsil etmek için bulundukları Adıyaman’da hayatlarını kaybeden Gazimağusa Türk Maarif Koleji’nin sporcu öğrencileri ve aileleri ile öğretmenlerinin kaybı, yaramızı daha da derinleştirdi. Şampiyon Melekler Anıtı’nı depremde hayatını kaybeden evlatlarımız ile ailelerinin ve öğretmenlerinin anılarına adıyoruz” ifadesini kullandı. Türkiye’deki depremlerde hayatını kaybedenlere rahmet dileyen Prof. Dr. Günsel, “Şampiyon meleklerimiz, her zaman kalbimizde olacak. Kıbrıs Türk Halkının başı sağ olsun” dedi.

AİT 100-101-102/ / İNG 100-101-102 / TUR 100-101-102 /BİL 100-101-102 / YİT 100-101-102/ ENG 100-101-102 / AİT 103-104-200 / COM 100-101-102 Dersleri İçin Muafiyet Sınavı Yapılıyor

Üniversitemizde Türkçe ve İngilizce dilinde eğitim yapan bölümlere sunulmakta olan ortak dersler için sadece bölüme yeni kayıt yaptırmış öğrenciler için 02.03.2023 ve 03.03.2023 tarihinde muafiyet sınavı yapılacaktır. Alınabilecek muafiyet sınavlarının bölüm ve uyruklara göre dağılımı aşağıdaki gibidir: TÜRK DİLİNDE EĞİTİM YAPAN BÖLÜMLER: BİL 100/101/BİL102 İNG 100/101/102 TUR 100/101/102 AİT 100/101/102 (KKTC ve TC uyruklular) AİT 103/104/200 (yabancı uyruklular) YIT 100/101/102 (yabancı uyruklular) İNGİLİZ DİLİNDE EĞİTİM YAPAN BÖLÜMLER: COM 100/101/COM102 ENG 100/101/102 TUR 100/101/102 (KKTC ve TC uyruklular) YIT 100/101/102 (yabancı uyruklular) AİT 100/101/102 (KKTC ve TC uyruklular) AİT 103/104/200 (yabancı uyruklular) Muafiyet sınavına sadece Yakın Doğu Üniversitesi’ne 2022-2023 Akademik Yılı Bahar Döneminde yeni kayıt yaptıran öğrenciler katılabilecektir. Eski kayıtlı öğrenciler veya dersi tekrar etmekte olan öğrenciler muafiyet sınavına katılamayacaklardır. Muafiyet sınavında başarılı olunması halinde öğrenci dönemlik programlar için hem 101 hem de 102 kodlu derslerden muaf sayılacak ve sınavda aldıkları puana göre harf notu girilecektir. 101 ve 102 dersleri için sınavda alınan puanın karşılığı olan harf notu HER İKİ DERS için de sisteme girilecektir. Sınavda başarılı olan öğrencinin bu nottan vazgeçip dersleri alması mümkün değildir. Öğrenciler muafiyet sınavına sadece bir kere girebilecek, başarısız olunması halinde her iki dersi de almaları gerekecektir. Sınav içeriği 101 ve 102 derslerinin tüm konularından oluşturulacaktır. Konular UZEBİM’in web sitesinden elde edilebilir (uzem.neu.edu.tr). Sınava katılmak isteyen öğrencilerin 28.02.2023 (Salı) saat 23:59’a kadar “https://neu.edu.tr/2022-2023-bahar-donemi-muafiyet-sinavlari-kayit-formu/” adresini ziyaret ederek  kayıt formunu doldurmaları gerekmektedir. Muafiyet sınavları üniversitemizdeki merkez pc laboratuvarlarında gerçekleşecektir. Sınav giriş yerlerinize derslerinizdeki duyuru bölümünden ulaşabilirsiniz. Öğrenciler sınava girerken kimlik kartı/nüfus cüzdanı ve üniversite kayıt belgelerini göstermeleri gerekmektedir. Belgeleri eksik olan öğrenciler sınava alınmayacaklardır. E-sınav şeklinde gerçekleştirilecek olan muafiyet sınavlarının her ders için tarih ve saat bilgileri aşağıdaki gibidir: TÜRKÇE BÖLÜMLER BİLGİSAYAR I-II (BİL100/BİL101/BİL102) 02.03.2023 10:00-11:00 TÜRK DİLİ I – II (TUR100/TUR101/TUR102) 02.03.2023 11:00-12:00 İNGİLİZCE I-II (ING100/ING101/ING102) 02.03.2023 12:00-13:00 ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ I-II (AİT100/AİT101/AİT102) 02.03.2023 13:00-14:00 İNGİLİZCE BÖLÜMLER TÜRK DİLİ I – II (KKTC ve TC Uyruklu Öğrenciler) (TUR101/TUR102) 02.03.2023 11:00-12:00 ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ I-II (KKTC ve TC Uyruklu Öğrenciler) (AİT101/AİT102) 02.03.2023 13:00-14:00 COMPUTER I-II (COM100/COM101/COM102) 03.03.2023 10:00-11:00 ENGLISH I-II (ENG100/ENG101/ENG102) 03.03.2023 11:00-12:00 TURKISH FOR INTERNATIONAL STUDENTS I-II (Foreign Student) (YIT100/YIT101/YIT102) 03.03.2023 12:00-13:00 ATATURK’S PRINCIPLES AND REVOLUTION HISTORY I-II (Foreign Student) (AİT103/AİT104/AİT200) 03.03.2023 13:00-14:00

2022-2023 Akademik Yılı Bahar Dönemi Hakkında Önemli Duyuru

6 Şubat 2023 tarihinde Türkiye’de yaşanan deprem felaketi nedeniyle hayatını kaybeden tüm öğrencilerimiz ve vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, yaralılara ise acil şifalar diliyoruz. Yakın Doğu Üniversitesi Rektörlüğü tarafından 2022 – 2023 Akademik Yılı Bahar dönemiyle ilgili aşağıdaki kararlar alınmıştır: Yaşanan deprem felaketinden dolayı 2022-2023 Akademik Yılı Bahar Dönemi derslerinin 20 Şubat 2023 tarihinde yüz yüze eğitim modeliyle başlamasına, OHAL bölgesinde ikamet eden öğrencilerimiz için ise esnek yüz yüze eğitim modelinin uygulanmasına karar verilmiştir. Esnek yüz yüze eğitim modeli çerçevesinde, OHAL bölgesi öğrencilerinin eğitimlerini sorunsuz sürdürebilmeleri için öğretim yöntemleri, devam ve değerlendirme gibi konularda duruma özgü her türlü eğitim bilimsel esneklik sağlanacaktır.
tercih robotu