Telefon: +90 (392) 223 64 64 | [email protected]

Sağlıklı Bir Bayram İçin Doğru Beslenme Önerileri

Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Diyetisyeni Banu Özbingül Arslansoyu, sağlıklı bir bayram için doğru beslenme önerilerini sıraladı: Eti sebzelerle pişirin, mangalda yüksek ısıdan kaçının, etleri dinlendirerek ve marine ederek tüketin! Bayram dönemlerinde rutin beslenme düzeninin büyük ölçüde değişmesi kaçınılmaz olsa da bu değişimlerde aşırıya kaçılması bayram keyfinizi yarıda bırakabilir. Tatlı ve et tüketiminin arttığı kurban bayramında ise çok daha fazla dikkat etmek gerekiyor. Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Diyetisyeni Banu Özbingül Arslansoyu, Kurban Bayramı’nda doğru beslenme önerilerinde bulunarak diyabet hastalarına şeker tüketiminde aşırıya kaçmamaları; hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları ile benzer kronik hastalığı olan kişilere ise et tüketimini kontrollü yapmaları gerektiğini hatırlattı. Diyetisyeni Banu Özbingül Arslansoyu, sağlıklı bir bayram için doğru beslenme önerilerinde de bulundu. Etleri, sebzelerle pişirin Kırmızı etin doymuş yağ ve kolesterolden zengin bir besin olduğunu söyleyen Diyetisyen Banu Özbingül Arslansoyu, üzerinde görünen yağlı kısım etten ayrılsa bile kırmızı etteki ortalama yağ oranının yüzde 20 olduğunu söyledi. Kronik hastalığı olan bireylerin yağsız ya da az yağlı etleri tercih etmesi gerektiğini söyleyen Diyetisyen Özbingül Arslansoyu, etlerin haşlama ya da ızgara şeklinde tüketilmesine dikkat edilmesi gerektiğini hatırlattı: “Etler haşlama ya da ızgara tercih edilmeli, kızartmadan kaçınılmalıdır. Etle yapılan yemekler kendi yağı ile pişirilmeli, ilave yağ eklenmemelidir. Etler E ve C vitamini içermez. Bu nedenle etlerin mutlaka sebzelerle birlikte pişirilmesi gerekir. Bu yöntem hem besin çeşitliliğini sağlayacak hem de bazı minerallerin vücut tarafından emilimini arttıracaktır.” Mangalın ısısına dikkat edin! Ülkemizde bayram denilince akla ilk gelenin mangal olduğunu söyleyen Diyetisyen Banu Özbingül Arslansoyu, mangalda pişirilen etlere uygulanan yöntemin çoğunlukla yanlış olduğunu belirtti. Yanlış pişirme yöntemlerin ette kanserojen maddelerin oluşmasına sebep olduğunu söyleyen Diyetisyen Banu Özbingül Arslansoyu, etin yüksek sıcaklıkta pişip yanması sonucunda heterosiklik, aminler ve polisiklik aromatik hidrokarbon (PAH) denilen kanserojen maddelerin ortaya çıktığını belirtti. Özbingül Arslansoyu, bu maddelerin etten ateşe damlayan yağlar nedeniyle çıkan dumanın etle temasından oluştuğunu belirtti. Etlerin baharat ve otlarla marine edilmesi kanserojen madde oluşumunu azaltıyor Yüksek ateşin ette kanserojen maddelerin açığa çıkmasına ve B grubu vitaminlerin kaybına yol açtığını söyleyen Diyetisyen Banu Özbingül Arslansoyu, mangalın harlı ateşte yapılmaması gerektiği konusunda uyarılarda bulunarak kömür közüyle et arasında en az 15 santimetrelik bir mesafenin bulunması gerektiğini ve etlerin alevle yakılarak pişirilmemesi gerektiğini söyledi.  Diyetisyen Banu Özbingül Arslansoyu, “Pişirme öncesi etlerin bazı baharat ve otlarla marine edilmesi kanserojen madde oluşumunu azaltır. Bu yüzden etlerinizi marine edin. Mangal ve ızgaralarınızı her kullanımdan sonra çok iyi temizleyerek, oluşmuş kanserojen maddelerin bir sonraki yemeğinize aktarılmasını önleyin. Ateşe damlayan yağ ile açığa çıkan kanserojen maddelerin oluşumunu azaltmak için yağlı etlerden kaçının.” Etleri tüketmeden önce dinlendirin   Özellikle kurban bayramında çok sayıda hayvanın kesilmesi ile kesim öncesi ve sonrasında gereken kontrol ve hijyen kurallarına uyulmaması ile hastalıkların ortaya çıktığını söyleyen Diyetisyen Banu Özbingül Arslansoyu, kurbanlık hayvanın kesiminden sonra “rigor mortis” adı verilen ölüm sertliğinin ortaya çıktığını ve etlerin bekletilmeden bu sertlikle tüketilmesi durumunda midede şişkinlik ve hazımsızlık gibi sıkıntılara yol açacağını belirtti. Diyetisyen Banu Özbingül Arslansoyu şöyle devam etti: “Bunu önlemek için etler kesildikten hemen sonra 5-6 saat serin bir yerde (14-16 C), sonrasında 18-19 saat da buzdolabında bekletilmeli. Böylece etler, toplamda 24 saat bekletildikten sonra tüketmelidir. Etler kesinlikle çiğ ya da az pişmiş olarak tüketilmemeli, büyük parçalar halinde değil, birer yemeklik olacak şekilde küçük parçalara ayrılarak buzdolabı poşetinde, buzdolabında ya da derin dondurucuda saklanmalıdır. Bu şekilde hazırlanan etler buzdolabında 3 gün, derin dondurucuda 3 ay muhafaza edilebilmektedir. Kıyma olarak saklanacaksa bu sürenin daha da kısa olduğunu unutmayın. Etler dondurulduktan sonra buzdolabında çözdürülmeli, çözünen et hemen pişirilmeli, tekrar dondurulmamalıdır.” Bayram Günü İçin Beslenme Önerileri Güne hafif bir kahvaltı ile başlayın Az ve sık aralıklarla beslenin Şerbetli tatlılar yerine sütlü ve meyveli tatlıları tercih edin Tabağınızın dörtte birini et, dörtte birini tahıl, kalan kısmını ise sebze yemekleri ve salatadan oluşturun Bol su tüketin Aç karnına bayram ziyaretine gitmeyin Fiziksel aktivitenizi arttırın

Likya’nın Antik Kadırgalarının İzlerini Taşıyan Seramik Eserler Sergisi, Kıbrıs Modern Sanat Müzesi’nde Sanatseverlerle Buluşacak

Kıbrıs Modern Sanat Müzesi, “2000 Yıllık Yolculuğun Ardından Likya Pentekonterleri ve Apollonları Seramik Sergisine” ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Öğretim Görevlisi Serdar Aslan’ın çalışmalarından oluşan “2000 Yıllık Yolculuğun Ardından Likya Pentekonterleri ve Apollonları Seramik Sergisi” Kıbrıs Modern Sanat Müzesi ev sahipliğinde 2 Ağustos’ta Yakın Doğu Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi Sergi salonunda sanatseverlerle buluşacak. Sanatçı ve akademisyen Serdar Aslan tarafından hazırlanan eserler, M.Ö. 5. yüzyıl Likya pentekonterlerinin (Antik Yunan kadırgası) olası görünümlerini dört yıl süren çalışmalar sonucunda boyutlandırdı. Seramik çamuru ile şekillendirilip 900 santigrat pişirilen eserler, gümüş pigmenti ile renklendirilerek son halini aldı. Eserler, Likya ve Apollon sikkelerinden ilham alıyor Likya sikkelerinde dikkat çeken antik kadırga betimlemelerinin, M.Ö 5. yüzyılda Likya’da kullanılan pentekonterlerin gelişimlerini günümüze aktardığını söyleyen Serdar Aslan, “Dikkat çeken diğer örnekler ise Apollon sikkeleri üzerinde yer alıyor. Apollon sikkelerinin ön tarafında, karakteristik Apollon unsurlarını içeren, profilden betimlenmiş insan başı yorumu, arka tarafta ise sancak kısmından şekillendirilmiş antik kadırgalar (pentekonter) yer alıyor. Pentekonterlerin altlarında, dönemin yüksek rütbeli devlet memurlarının isimleri görülüyor” ifadesini kullandı. Özgün eserler, özgür bir duruş ile konumlandırıldı Seramik çamuru ile şekillendirilip 900 santigrat derecede pişirilerek gümüş pigmenti ile renklendirilen antik kadırga parçaları ve dönemin yüksek rütbeli devlet memurlarını olan magistraları tasvir eden heykelcikler, sergi alanında düzensiz kaideler üzerinde, özgür bir duruş ile konumlandırıldı. Serdar Aslan bu kompozisyonu “Sınırlandırılamayan sanatsal bakış açısı ile yorumlanan bu anlatım, kalıplaşmış düşüncelere tepki niteliğindedir” sözleriyle tanımlıyor. Serdar Aslan Kimdir? 1980’de İstanbul’da doğan Serdar Aslan, lisans eğitimini Akdeniz Üniversitesi’nde, yüksek lisans eğitimini ise Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümünde tamamladı. Doktorasına Yakın Doğu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat ve Tasarım Bölümünde devam eden Serdar Aslan, Avusturya, Almanya, Fransa, İspanya, Letonya, İtalya ve EXPO 2016 Antalya başta olmak üzere pek çok ulusal ve uluslararası sergi, bienal ve sempozyumlara katıldı.

Dişlerde Tam Seramik Devri!

Estetik beklentilerin artmasıyla, diş restorasyonlarında daha sık kullanılmaya başlanan tam seramik, sağlıklı ve estetik bir gülüş vaat ediyor. Gülümseyebilmek hayatı güzelleştiren en özel detaylardan biri. İyi hissettirecek güzel bir gülüşün anahtarı ise sağlıklı ve güzel dişler. Günümüzde diş hekimliği teknolojisindeki ilerlemeler sayesinde artık sağlıklı estetik dişlere sahip olmak daha kolay. Öyle ki insanlarda artan estetik beklentiler diş tedavilerinde kullanılan materyal ve teknolojileri de yönlendiriyor. Yakın Doğu Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Hastanesi’nden Yrd. Doç. Dr. Burcu Günal Abduljalil, diş tedavilerinde kullandıkları tam seramik kron ve köprü restorasyonların, sağlıklı, doğal ve estetik görünümlü dişlere ulaşmak için başarının kapılarını açtığını söylüyor. Metal alt yapı desteğine sahip seramik restorasyonlar estetik beklentileri karşılayamıyor Diş restorasyonlarında uzun zamandır metal alt yapı desteğine sahip seramik restorasyonlar kullanıldığını ve bu uygulamaların hala başarıyla devam ettiğini hatırlatan Yrd. Doç. Dr. Burcu GünalAbduljalil, “Ancak günümüzde, metal alt yapıları nedeniyle bu uygulama, estetiğin ön plana çıktığı bölgelerde beklentileri karşılamakta yetersiz kalıyor. Estetik diş hekimliğine olan ilginin artması ile birlikte metal destekli seramik restorasyonların alternatiflerinin gelişimi hızla devam ediyor” ifadesini kullanıyor. Diş estetiği için tam seramik tercih ediliyor Estetik beklentileri karşılamak içinse diş tedavilerinde tam seramik uygulamalar her geçen gün yaygınlaşıyor. Tam seramiğin tercih edilmesinin sebepleri arasında ise ağız içi dokularla mükemmel biyouyumluluğu, estetik özellikleri, yapısal dayanıklılığı, düşük ısı iletkenliği gibi özellikleri ön plana çıkıyor. Yrd. Doç. Dr. Burcu Günal Abduljalil, Tam seramik restorasyonların içeriklerine göre cam seramikler ve oksit seramikler olarak ikiye ayrıldığını söylüyor. Cam seramikler, özellikle estetiğin önem gösterdiği ön bölge tek diş restorasyonlarda tercih ediliyor. Oksit seramiklerde ise malzemenin mekanik özellikleri geliştirilmiştir ancak cam seramiklere kıyasla ışık geçirgenliği daha düşük. Yrd. Doç. Dr. Burcu Günal Abduljalil: “Tam seramik restorasyonların tedavi sürecinde dişsiz kalınmıyor.” Genel olarak hastaların tedavi süreci için korku ve endişe duyduklarını söyleyen Yrd. Doç. Dr. Günal Abduljalil, tam seramik restorasyonlarının korkulacak bir yanı olmadığını anlatıyor: “Tam seramik restorasyonların tedavi sıralamasında öncelikle, hastanın dişeti sağlığının sağlanması gerekiyor. Dolgu, çürük yada diş taşı gibi işlemler yapıldıktan sonra, tam seramik restorasyonların rengi seçilerek tedavi başlanılıyor. Daha sonra diş şekillendirme işlemi yapılıp ağız ölçüsü alınarak laboratuvar aşamasına geçiliyor. Seçilen uygun tam seramik materyali hassas bir şekilde laboratuvarda üretiliyor. Önce hastanın ağzı içerisinde alt yapı provası yaparak dişin uyumu kontrol ediyoruz. Her şey tamamsa restorasyon bitirilmesi için laboratuvara yollanır ve aynı gün içerisinde son aşamaya geçilir. Son aşama ise, restorasyonun diş yüzeyi üzerine yapıştırılması işlemidir. Aynı zamanda işlemler süresince hastaya geçici bir restorasyonun yapılması için diş kesimi ve ölçü alınır. Geçici restorasyon aynı gün içerisinde hastaya uygulanır. Dolayısıyla dişsiz kalma gibi bir durum oluşmaz.” Tam seramik restorasyonlar uygulandıktan sonra nelere dikkat edilmeli Diş sıkma, gıcırdatma gibi alışkanlıkları bulunan hastalarda tedavi sonrası koruyucu amaçlı gece plağı kullanılması gerektiğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Burcu Günal Abduljalil, “Restorasyonların bakımı, hastanın kendi doğal dişlerinin bakımından farklı değildir” diyor. Tam seramik dişlerin, düzenli olarak uygulanan iyi bir ağız bakımı sayesinde (günde 2 kere dişlerin doğru teknikle fırçalanması, dişlerin ara yüzeylerinin temizlenmesi için diş ipi ya da ara yüz fırçası kullanımı ve ağız bakım suyunun kullanımı), uzun yıllar boyu rahatlıkla kullanılabildiğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Günal Abduljalil, “Köprü restorasyonu yapılan hastalarda dişsiz bölgenin temizliğinin sağlanabilmesi için geliştirilmiş özel diş ipi kullanılmalıdır. Hasta normalde de yapılması gerektiği gibi düzenli olarak (altı ayda bir) diş hekimini ziyaret etmelidir” uyarısını yapıyor.

Yakın Doğu Üniversitesi, Sağlık Bakanlığından Alacaklarının 33 Milyon Liralık Kısmını Bağışladığını, Kalan Alacaklarını da Uzun Vadeli Taksitlendirdiğini Açıkladı

Yakın Doğu Üniversitesi, KKTC Sağlık Bakanlığı ile yaptığı hizmet protokolü kapsamında Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi ve Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Hastanesi’nde sevkli hastalara verilen hizmetler karşılığında doğan alacaklarının 33 milyon liralık kısmını bağışladığını açıkladı. Ayrıca kalan alacaklar da uzun vadeli taksitlendirildi. Söz konusu alacak, Devlet Hastanelerinden sevkli olarak gelen hastaların tedavi, tetkik ve diğer harcamalarını kapsıyor. Pek çok hizmeti de ücretsiz veriyor Devletten alacağı 33 milyon lirayı bağışlayarak kalan tutarı da uzun vadeli taksitlendiren Yakın Doğu Üniversitesi, toplum sağlığına yönelik pek çok hizmeti de geçtiğimiz dönemde ücretsiz olarak üstlendi. Şubat 2020’da Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde yaşanan yangın nedeniyle sağlık hizmetlerinin aksamaması için kapıları bütün hastalara ücretsiz açan Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi ve Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Hastanesi, genel yoğun bakım, koroner yoğun bakım ve kalp damar cerrahisi yoğun bakımları ile birlikte tüm diğer servislerine 100’ün üzerinde hasta kabul etmişti. Erken doğum, solunum yetmezliği ve benzeri sebeplerle yenidoğan yoğun bakım servisine getirilen 13 bebeğin tedavileri tamamlanırken, acil servise başvuran hastalara da tüm acil servis hizmetleri ücretsiz olarak verilmişti. Pandemi döneminde de acil servis hizmetlerini ücretsiz vermeyi sürdüren üniversite hastaneleri, COVID-19 aşılamalarına da aktif bir şekilde destek vererek 40 bin doz COVID-19 aşısı yaptı. Ayrıca pandemi sürecinde, anne ve bebek sağlığını gözeterek hamilelere yönelik de pek çok ücretsiz hizmet verdi. Prof. Dr. İrfan Suat Günsel: “Her zaman olduğu gibi halkımızın ve devletimizin yanında olmayı sürdüreceğiz.” Özellikle pandemi döneminde toplum sağlığını korumak ve yaşanan süreçte devlete destek olmak için pek çok hizmeti ücretsiz verdiklerini hatırlatan Yakın Doğu Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. İrfan Suat Günsel, “Yakın Doğu Üniversitesi olarak başta eğitim ve sağlık olmak üzere faaliyet gösterdiğimiz her alanda en önemli önceliğimiz Kıbrıs Türk Toplumu ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetimizin gücüne güç katarak bu topraklardaki köklerimizi geliştirmek ve büyütmektir. Aynı amaçla, Günsel Aile Kurulunda aldığımız kararla Sağlık Bakanlığından olan alacaklarımızın 33 milyon lirasını bağışlayarak, kalan alacaklarımızı da uzun vadeli taksitlendirme kararı aldık” açıklamasında bulundu. Prof. Dr. İrfan Suat Günsel, “Bundan sonraki süreçte de her zaman olduğu gibi halkımızın ve devletimizin yanında olmayı sürdüreceğiz” ifadesini kullandı.

Yakın Doğu Üniversitesi ve E-Study Box İş Birliğinde Düzenlenecek “Blok Zincir ve Dijital Para Birimi” Sertifika Programı 29 Temmuz’da Başlıyor

Son yıllarda hayatımıza giren kripto para birimleri ve Blockchain, gittikçe artan bir hızda ilgi çekerek en çok yatırım yapılan yatırım araçlarından birine dönüştü. Ancak sistemle ilgili yeterince bilgi sahibi olunmadan yapılan yatırımlar, zaman zaman büyük batış hikayelerini de beraberinde getirdi. Yakın Doğu Üniversitesi ve E-Study Box iş birliğinde 29 Temmuz’da başlayacak “Blok Zincir ve Dijital Para Birimi” sertifika programı, kripto para birimleri ve Blockchain hakkındaki bilgi ve uzman eksikliğini gidermeyi amaçlıyor. Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı onaylı sertifika programı 180 saat sürecek KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı Yüksek Öğrenim ve Dış İlişkiler Dairesi onaylı Blok Zincir ve Dijital Para Birimi sertifika programını tamamlayan kişiler, kripto paranın özelliklerini, tarihçesini, kullanım amaçlarını öğrenmekle kalmayıp aynı zamanda Bitcoin sistemlerini planlamayı, tasarlamayı, yönetmeyi ve simülasyon ortamlarında test etmeyi de öğrenerek tam anlamıyla birer uzmana dönüşecek. Blockchain projelerinin farklı bileşenlerinin tasarımı, geliştirilmesi ve programlanması için kapsamlı ve gelişmiş bir eğitim sağlamayı amaçlayan “Blok Zincir ve Dijital Para Birimi Sertifika Programı” 29 Temmuz – 20 Ekim 2021 tarihleri arasında düzenlenecek ve toplam 180 saat eğitimden oluşacak. Blok Zincir ve Dijital Para Birimi Sertifika Programı ile ilgili [email protected] , [email protected] adreslerinden ve 0546 999 0999 numaralı telefondan daha kapsamlı bilgi almak veya www.e-studybox.com/tr/courses/blok-zincir-ve-dijital-para-birimi/ adresinden doğrudan kayıt yaptırmak mümkün.

Yakın Doğu Üniversitesi Tarafından COVID-19 Teşhisi Konulan Evcil Kedi Vakasının Bilim Dünyası Ile Paylaşıldığı Makale Australian Veterinary Journal’da Yayınlanmak Üzere Kabul Edildi

Yakın Doğu Üniversitesi’nin KKTC’de evcil bir kedinin İngiliz varyantı ile enfekte olduğunu saptadığı vakanın sonuçları bilim dünyasında ses getirdi. Mayıs ayında açıklanan vaka ile KKTC’de ilk kez insandan evcil bir hayvana COVID-19 bulaştığı saptanmıştı. Bir kedinin SARS-CoV-2 B.1.1.7 (İngiliz) varyantı ile enfekte olduğunu gösteren ilk vaka olması da bir diğer önemli yanıydı. Yakın Doğu Üniversitesi COVID-19 PCR Tanı Laboratuvarı’ndan Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ, ve Doç. Dr. Mahmut Çerkez Ergören, ile Yakın Doğu Hayvan Hastanesi hekimlerimlerinden Prof. Dr. Eser Özgencil, Doç. Dr. Serkan Sayıner, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ege İnce ve Araştırma Görevlisi Veteriner Hekim Ali Çürükoğlu’nun birlikte yürüttüğü araştırmalar sonucu yazdıkları makale Avustralya’nın ünlü yüksek etki faktörlü bilim alıntı endeksindeki (SCI) veterinerlik dergisi “Australian Veterinary Journal”da yayınlanmak üzere kabul edildi. Dergi editörleri makalenin kabul yazısında, “Bu çalışmanın, B1.1.7 varyantı ile insandan kediye SARS-CoV-2 bulaşına ilişkin mevcut anlayışı geliştirdiğine inanıyoruz” ifadesini kullandı. İngiliz varyantı ile enfekte olan ilk kedi! Yakın Doğu Üniversitesi bilim insanları, Mayıs ayında Kuzey Kıbrıs’ta ilk kez insandan evcil hayvana COVID-19 bulaştığını belirlemişti. Vakanın bir diğer ilginç özelliği ise evcil bir kediye SARS-CoV-2’nin İngiliz varyantının bulaştığı ilk kez saptanmasıydı. Bugüne kadar dünyada yapılan çalışmalar evcil hayvanların COVID-19 hastalarından üç ila altı hafta sonra enfekte olabileceğini yönündeydi. Yakın Doğu Üniversitesi bilim insanlarının yürüttüğü analizler ise KKTC’deki vakada kedinin aile bireyleri ile aynı dönemde enfekte olduğunu ortaya çıkarmıştı. SARS-CoV-2, ilk 10 günde evcil hayvanlara bulaşabilir Analizler sonucu, insandan evcil hayvana bulaşın ilk 10 gün içinde gerçekleştiği dünyada ilk kez saptandı. Ayrıca, SARS-CoV-2 B.1.1.7 İngiliz varyantının insandan insana geçebileceği gibi insandan evcil kediye de geçiş kapasitesine sahip olduğu ispatlanmış oldu. Yakın Doğu Üniversitesi COVID-19 PCR Tanı Laboratuvarı sorumlularından Doç. Dr. Mahmut Çerkez Ergören ” KKTC’de saptadığımız vaka, SARS-CoV-2 İngiliz varyantının insandan insana geçtiği gibi insandan evcil hayvana yüksek kapasitede geçebileceğini gösterdi. Bu nedenle bu vakadan hareketle hazırladığımız makale bilim dünyasında vakit kaybetmeden önemli bir karşılık buldu” açıklamasında bulundu.

Akademik Yükseltilme ve Atanmalar ile ilgili Öğretim Elemanlarımıza Önemli Duyuru

Rektörlüğümüzün almış olduğu karar doğrultusunda Akademik Yükseltilme Başvuru tarihleri ve koşulları aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir. Başvurular, 26 Temmuz – 30 Temmuz 2021 tarihleri arasında alınacaktır. Başvurular Rektörlüğe şahsen ve [email protected] e-posta adresine aşağıda istenilen evraklar ile yapılmalıdır. (Komisyon Üyelerine e-posta gönderilmeyecektir) Başvuru Dosyaları aşağıdaki şekilde olmalıdır; Adayların yükseltilme ve atanma başvuru dosyaları Rektörlüğe çıktı olarak (print-out) ve elektronik ortamda (CD/DVD/Flash Bellek) sunulmalıdır. Dosyalar aşağıda belirtilen dökümanları içermelidir. Başvuru dilekçesi, Özgeçmiş, Dekan ve Bölüm Başkanından kadro / Bilim Alanı uygunluğunu belirten yazı, UZEBİM Performans Değerlendirme Koordinatörlüğü’nden alınacak Kümülatif Yayın Puanlarını belirten belge ([email protected]), EK 3’deki formun doldurulup gerekli puanlamaların yapılmış halinin bir kopyası, Adayın makalelerinin WOS, SCOPUS, ALAN İNDEKSLERİ ve ULAKBİM’de tarandığını kanıtlayan ekran görüntülerinin çıktısı, Doktora diplomasının kopyası, Yardımcı doçentlik ve/veya doçentlik belgeleri, Eserlerinin birer nüshası, Kabul edilmiş ancak başvuru tarihinde henüz yayımlanmamış yayınlarla ilgili kesin kabul belgeleri veya DOİ numaraları, Yabancı dil belgeleri (Üniversitemizin Eğitim Birimi tarafından verilecek yabancı dil muafiyeti belgesiyle Akademik Personelin Yükseltilme ve Atanma Komisyonuna başvuru yapılması ile KPDS, ÜDS veya eşdeğerliği Yükseköğretim Kurulu’nca onaylanan yabancı dil belgelerinin Üniversitemizin eşdeğerlik tablosuna uygun olarak en çok 5 yıl muafiyet sağlaması) Yayın kitap ise basım sözleşmesi, Atıflar ve hakemlikleri kanıtlayan belgeler, Eğiticinin Eğitimi Sertifikası (Yardımcı Doçentlik Başvuruları için). Dosyaların teslimi: Ayten Angın (Rektör Yardımcısı Asistanı), Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi 2. Kat

Ameliyatsız Varis Tedavisi Yöntemi Venaseal, KKTC’de İlk Kez Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nde Uygulanmaya Başlandı!

Toplardamar genişlemesi olarak da bilinen varisler, ilerledikçe daha büyük bir sorun haline gelebiliyor. Estetik görünümde bozulmanın yanı sıra bacaklarda şişme, ağrı ya da kramp gibi şikayetler ile enfeksiyon, kanama ve ciltte ülser (yara) oluşumu gibi ciddi problemlere de neden olabiliyor. Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı uzmanı Prof. Dr. Barçın Özcem, dünyada en güncel ve en yenilikçi varis tedavisi olarak kabul edilen Venaseal yönteminin, Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nde de uygulanmaya başlandığını söylüyor. Venaseal yöntemi, biyolojik yapıştırma adıyla da biliniyor Günümüzde dünyada en güncel varis tedavi yöntemi olarak uygulanan Venaseal, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından da onaylanmış yeni bir ürün kullanımı ile gerçekleştiriliyor. Biyolojik yapıştırıcı özelliğe sahip ürünün temel maddesi ise hali hazırda kalp damar cerrahisinin bazı ameliyatlarında da doku yapıştırıcısı olarak kullanılıyor. Venaseal yöntemi, biyolojik yapıştırıcının varisli damar içerisine enjeksiyon ile verilerek, ven damarının yapıştırılarak kapatılması şeklinde uygulanıyor. Venaseal, FDA onayı almış tek ürün olarak dünyada yaygın şekilde kullanılıyor. Uzmanlar tarafından muadillerinin ciddi yan etkileri olması sebebi ile Venaseal’in yakaladığı zirve başarısına ulaşamadıkları belirtiliyor. Prof. Dr. Barçın Özcem: “Varis tedavilerinde artık ameliyatsız yenilikçi yöntemlerden yararlanıyoruz.” “Varis tedavisi denince akla ilk önce ameliyatla yapılan cerrahi tedavi yöntemleri gelse de, artık günümüzde kullanılan ameliyatsız ve robotik teknikler yeni ve giderek popülarite kazanan tedavi yöntemleri haline geldi” diyen Prof. Dr. Barçın Özcem, Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nde varis hastalığının tedavisinde yenilikçi yöntemlerden yararlanıldığını, ameliyat yönteminin mecbur kalınan çok az hastada uygulandığını ifade etti. Nasıl uygulanıyor? Prof. Dr. Barçın Özcem Venaseal yönteminin uygulama şeklini, “Bu yöntem lazer ve radyofrekans yöntemleri gibi mutlaka ultrason eşliğinde uygulanması gereken bir işlemdir. Hastanın işlem öncesi mutlaka uygulayıcı hekim tarafından doppler ultrason ile ayrıntılı muayene edilmesi ve varisli damarların haritalandırılması gerekiyor. Varisli damarın içerisine yerleştirilen kateter yolundan yapıştırıcı madde enjekte edilerek, varisli damarın tedavisi sağlanıyor” sözleriyle açıklıyor. Venaseal yöntemi diğer yöntemlerden farklı olarak herhangi bir anestezi uygulaması gerektirmiyor. Estetik varis tedavisi yöntemi olarak da oldukça başarılı sonuçlar alınıyor. Uygulama sonrası işleme bağlı morluklar ve ağrı oluşmuyor. İşlem, genellikle 10-15 dakika sürüyor. Nadir de olsa, Venaseal yöntemi diğer yöntemlerle birlikte kombine edilerek kullanılabiliyor. Prof. Dr. Barçın Özcem: “Venaseal yöntemi ile varis tedavileri artık çok daha konforlu” Prof. Dr. Barçın Özcem Venaseal yönteminin diğer varis tedavilerine göre daha konforlu bir işlem olduğunu söylediği açıklamalarını şöyle sürdürdü: “ Basit ve ayakta gerçekleştirilebilen Venaseal yöntemi ile anesteziye ihtiyaç olmuyor. Diğer ileri teknoloji yöntemlerden lazer ve radyofrekans uygulamalarına göre daha az ağrı ve morluk yaşanırken, daha hızlı iyileşme sağlanıyor. Yine klasik yöntemlere göre genellikle işlem sonrası bandaj ve varis çorabı ihtiyacı olmuyor.”
tercih robotu