Telefon: +90 (392) 223 64 64 | [email protected]

Erkek Çocuklarda Kızlara Oranla 4 Kat Daha Yaygın Olan Otizmin Etkilerini, Erken Tanı ve Yoğun Bir Tedaviyle Aşmak Mümkün

Dünyada her 68 çocuktan birinin taşıdığı Otizmin, yaygınlığı ölçüsünde bilindiğini söylemek zor. Bu nedenle Birleşmiş Milletler 2008’de 2 Nisan’ı “Dünya Otizm Farkındalık Günü” olarak ilan etti. Amaçsa tüm dünyada otizm konusunda farkındalık yaratmak ve sorunlara çözüm bulmak. Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatri Anabilim Dalı Uzmanı Dr. Yeliz Engindereli, otizm hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı. Dr. Yeliz Engindereli, kendisini tekrarlayıcı davranış ve kısıtlı ilgi alanları ile de kendini gösteren nörogelişimsel bir bozukluk olan otizmin, duygusal ve sosyal becerilerde gelişmeyi yavaşlatırken, iletişimin gelişiminde gecikme ya da sapma yarattığını vurguladı. Otizm 3 yaşına kadar ortaya çıkabiliyor. Dünyada Her 68 Çocuktan Biri Otistik Gelişim açısından erken tanının önem taşıdığı otizmin teşhisi için herhangi bir test bulunmuyor. Tanının klinik muayene ile konulabileceğini ifade eden Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, dünyada her 68 çocuktan birinin otizm tanısı aldığını söylüyor. Erkek çocuklardaki yaygınlığın kızlara oranla dört kat daha fazla olduğunu kaydeden Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, “Genetik temeli olduğuna ilişkin bulgular olmasına rağmen nedeni ve hangi gen ya da genlerin sorumlu olduğu tam olarak bilinmeyen otizm için çevresel faktörlerin ve özellikle ileri baba yaşının etkisi ise oldukça tartışmalı bir konudur. Otizme her çeşit toplumda, farklı coğrafyalarda, ırkta ve ailede rastlanmaktadır” ifadesini kullanıyor. Bebeklerin iletişim kurma becerisi ve sosyalleşme ihtiyacı ile doğduğunu ve sağlıklı bir bebeğin dış dünyaya tepki verdiğini hatırlatan Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, bu nedenle ebeveynlerin bebeklerinin normal gelişim sürecine uyum sağlayıp sağlayamadığını dikkatle gözlemlemesi gerektiğini söyledi. Otizmin Belirtileri Otizmin en önemli belirtileri bebeklerin gelişim basamaklarında görülen aksamalardır. Becerilerden bazıları hiç gelişmeyebileceği gibi kazanılan kimi iletişim becerilerinde gerileme ya da kayıplar da görülebilir. Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, çevreye ilgisizliğin gözlendiği otizm belirtilerini, “Otizmli bebeklerde göz teması kısıtlıdır. İsmi çağrıldığında tepkisiz kalırlar, güldürülmeye çalışıldığında gülmezler, oyuncakları ile amacına uygun oynamazlar, el sallamaz, öpücük göndermezler ve aynı yaş grubundaki çocuklar gibi taklit becerileri gelişmez. Gelişimsel aksamaya ek olarak anlamsız el çırpma, sallanma, dönme gibi tekrarlayıcı hareketler de gözlenebilir” ifadesi ile açıklıyor. Otizme işaret edebilecek diğer somut belirtileri ise şöyle sıralıyor: “Bebekler altı aylık olduğu halde anne babasını tanımıyor, gülümsemiyor, bir yaşını geçtiği halde işaret ile gösteremiyor, oyunlar oynamıyor, anlamlı birkaç kelime söylemiyor, adı ile seslenildiğinde bakmıyor, göz teması kurmuyorsa otizmden şüphelenilmelidir.” Ayrıca bebekler, iki yaşını geçtiği halde oyuncaklarla amaca uygun şekilde oynamıyor sadece belli başlı parçalarla ilgileniyorsa, taklide veya oyun kurmaya yönelik oynamıyor hayali oyunlar kurmuyor, çevresinde olup bitenlere ilgisiz görünüyor, yaşıtlarına karşı ilgisiz kalıyor, karşılıklı oyun oynamıyor, kendi halinde bir köşede oynuyorsa gelişim basamaklarında bir sorun yaşandığını düşünmek gerekir. Uzm. Dr. Yeliz Engindereli: “Erken tanı ve yoğunlaştırılmış sürekli özel eğitimle çocuğunuzu sağlıklı gelişim gösteren yaşıtlarıyla birlikte aynı seviyeye getirmek mümkün.” Çocuklarının gelişimi ile ilgili bir farklılık gözlemleyen ya da belirtilerden herhangi birinin çocuklarında bulunduğunu düşünen ebeveynlerin hangi yaşta olursa olsun zaman kaybetmeden bir çocuk ve ergen psikiyatrisi uzmanına başvurması gerektiğini ifade eden Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, otizmde erken tanının, uygun müdahale ve düzenli psikiyatrik takip ile tedavi sonucunu etkileyen en önemli faktör olduğunu belirtti. Otizmin günümüzde bilinen tek tedavisinin, erken tanı ile yoğun, sürekli özel eğitim olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Yeliz Engindereli, erken tanı ve ardından haftada en az 20 saat özel eğitimle, otizmli çocukların hayatlarında büyük fark yaratmanın, yaşam kalitesini artırmanın, sağlıklı gelişim gösteren yaşıtlarıyla birlikte aynı okulda okuyacak seviyeye getirmenin mümkün olabileceğini kaydetti.

Yakın Doğu Üniversitesi Uluslararası SARS-CoV-2 Genom Analizi Webinarı Düzenledi

Yakın Doğu Üniversitesi COVID-19 PCR Tanı Laboratuvarı Sorumlularından Doç. Dr. Mahmut Çerkez Ergören moderatörlüğünde çevrimiçi gerçekleşen webinara Birleşik Krallık COVID-19 Genom Konsorsiyumu Müdür Yardımcısı ve Cambridge Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ewan Harrison ve Hollanda Erasmus Üniversitesi Viroloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Bas Oude Munnink konuşmacı olarak katıldı. SARS-CoV-2 genetiğinin, genetik çeşitliliğinin ve bildirilen mutasyonlarının, uygulanan moleküler tanı yöntemlerinin ve geliştirilen aşı uygulamalarının tartışıldığı webinarda ilk olarak Dr. Ewan Harrison Birleşik Krallık deneyimini anlattı. Birleşik Krallık, COVID-19 Genom Konsorsiyumu Oluşturdu Dr. Ewan Harrison, Birleşik Krallık’ta 16 bölge ve 4 ulusal birimi kapsayan COVID-19 Genom Konsorsiyumunun Mart 2020’de oluşturulduğunu söyledi. Komisyonun amaçları arasında SARS-CoV-2 mutasyon ve varyasyonlarının tespit edilmesi, insan genomu ile birlikte diğer veri tabanları ile sonuçların kombinasyonu ve SARS-CoV-2’nin global dağılımını kapsadığını dile getirdi. SARS-CoV-2 genom analizinin önemli olduğunu ve Birleşik Krallıkta haftada yaklaşık 20 bin genom analizi yapıldığını söyleyen Dr. Harrison, İngiliz hükümeti ile üniversite kuruluşlarının bu konsorsiyumun oluşumunda önemli rolü olduğunu ifade etti. Dr. Harrison ayrıca bu konsorsiyumunda önemli akademik kademelerde yer alan bilim insanlarının bulunduğunun üzerinde durdu. Dr. Harrision, Birleşik Krallık’ta gerçekleştirilen genom analizlerinin birçoğunun, Yakın Doğu Üniversitesi Genom Laboratuvarı’nın da kullanacağı Oxford Nanopore Teknolojisi ile yapıldığını söyledi. Bugüne kadar 400 binden fazla SARS-CoV-2 varyantı analizi yaptıklarını söyleyen Dr. Harrison, aynı zamanda aşılanan kişilerin de dizi analizlerinin gerçekleştirdiklerini ifade etti. Bilgi paylaşımının önemine de değinen Dr. Harrison, COVID-19 pandemisinde hasta verilerinin halka açık ulaşılabilir olması gerektiğinin üzerine vurgu yaptı. Hollanda’da İngiliz Varyatı Yüzde 60-70 Oranında Baskın Erasmus Üniversitesi’nden Dr. Bas Oude Munnink ise yaptığı konuşmada SARS-CoV-2 genomunun zaman içerisinde nasıl varyantlar oluşturduğunu ve yaygın SARS-CoV-2 varyantları hakkında bilgi verdi. Erasmus Üniversitesi’nde yapılan çalışmaların Oxford Nanopore Teknolojisi tüm genom analizi gerçekleştirdiklerini dile getiren Dr. Munnink ilk COVID-19 vakasını 27 Şubat 2020 tarihinde gördüklerini ve genom analizini 48 saat içinde yaptıklarını belirtti. Dr. Munnink, COVID-19’u Hollanda’da en fazla hastane çalışanları, çiftçiler, huzurevleri, spor salonları ve okullarda gözlemlediklerini açıkladı. Dr. Munnick İngiltere varyantı olarak bilinen B.1.1.7 varyantının nasıl Güney Afrika varyantına dönüştünü açıklayarak Hollanda’da İngiliz varyatının yüzde 60-70 oranında baskın olduğunu dile getirdi. Dr. Bas Oude Munnink, daha hızlı tanı vermek için dizi analizinin yanı sıra, PCR mutasyon tayin analizlerini de kullandıklarını ifade etti. Pandemi ile Mücadelede Tüm Kurumlar İş Birliği İçinde Çalışmalı Webinarın moderatörlüğünü de yapan Yakın Doğu Üniversitesi COVID-19 PCR Tanı Laboratuvarı Sorumlularından Doç. Dr. Mahmut Çerkez Ergören, “Dünyada devletler pandemi sürecini üniversitelerle iş birliği halinde yönetiyor. Ülkemizde de ilgili kurumların üniversitelerle etkin bir iş birliği geliştirmesi, pandemi sürecinin daha sağlıklı yönetilmesini sağlayacaktır. SARS-CoV-2 genom ve varyant analizi yapma yeterliliğine sahip Yakın Doğu Üniversitesi bu noktada iş birliğine hazırdır” ifadesini kullandı. Ülkemizde SARS-CoV-2 genom analizi ve mutasyon tayinlerinin her pozitif hasta için yapılması gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Ergören, aşılama politikalarına, varyant analizi sonuçlarına göre yön verilmesi gerektiğini dile getirdi. Doç. Dr. Ergören, Yakın Doğu Üniversitesi olarak Kuzey Kıbrıs’ta SARS-CoV-2 genom analizi çalışmaları yapabilecek teknolojiye sahip olduklarını bir kez daha vurguladı.

Yakın Doğu Üniversitesi COVİD-19 PCR Laboratuvarında Çalışılan Testlerin Doğruluk ve Güvenilirliğine MOTAKK’tan Tam Puan

Türkiye’nin bağımsız dış kalite kontrol programı sağlayıcılarından MOTAKK’ın, “SARS-CoV-2 RNA Kalitatif Dış Kalite Kontrol Programına” katılan Yakın Doğu Üniversitesi COVİD-19 Tanı Laboratuvarı, 100 Tam Puan Aldı. Böylelikle COVİD-19 Tanı Laboratuvarında çalışılan testlerinin doğruluk ve güvenilirliği tescillenmiş oldu. Ülkemizde COVİD-19 pandemisiyle mücadelede etkin bir rol oynayan Yakın Doğu Üniversitesi COVİD-19 Tanı Laboratuvarının başarısı, bağımsız dış kalite kontrol program sağlayıcısı MOTAKK tarafından da tescillendi. MOTAKK, DESAM Covid-19 Tanı Laboratuvarında çalışılan COVİD-19 testlerinin doğruluk ve güvenilirliğine 100 tam puan verdi. Değerlendirme ve sertifikalandırma sürecinde, Yakın Doğu Üniversitesi COVİD-19 Tanı Laboratuvarı’nda, MOTAKK tarafından gönderilen dış kalite kontrol örnekleri çalışıldı. MOTAKK’ta sonuçları önceden raporlu bulunan örnekler, Yakın Doğu Üniversitesi COVİD-19 Tanı Laboratuvarı tarafından da çalışılarak, tamamı doğru olarak raporlandı. Yakın Doğu Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ, pandemi sürecinin başından beri yüzde 100 doğruluk hedefiyle çalıştıklarını, bunun da bağımsız dış kalite kontrol program sağlayıcısı MOTAKK tarafından tescillendiğini ifade etti. PCR testlerine başladıkları Temmuz 2020’den beri toplam 151 bin 365 örnek çalıştıklarını belirten Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ, 7/24 aktif hizmet veren COVİD-19 Tanı Laboratuvarı’nın tam donanımlı 28 kişilik uzman ekibiyle günlük 4,000 test kapasitesine sahip olduğunu belirtti. MOTAKK Nedir? Ankara Üniversitesi Teknokenti’nde dış kalite kontrol program sağlayıcı firma olarak kurulan MOTAKK, düzenlediği programlarda, klinik laboratuvarlarda viral enfeksiyonların tanısında kullanılan moleküler yöntemler için dış kalite kontrol panelleri sağlıyor. Ülke genelinde yapılan moleküler tanı testlerinin, daha standart ve doğru yapılmasına katkıda bulunuyor. SARS-CoV-2 RNA Kalitatif Dış Kalite Kontrol Programına katılan Yakın Doğu Üniversitesi Covid-19 Tanı Laboratuvarının, çalışmakta olduğu Covid-19 PCR testleri, MOTAKK tarafından her 3 aylık dönemde değerlendirilerek doğru raporlama başarı kriterleri uyarınca puanlanarak sertifikalandırılıyor. MOTAKK, TC Sağlık Bakanlığı ile yapmış olduğu protokol çerçevesinde, 2020 Mayıs ayından beri 130-150 adet yetkilendirilmiş Covid-19 PCR laboratuvarında SARS-CoV-2 RNA dış kalite kontrol programlarını yürütüyor.

Geçirdiği Kaza Sonucu Boynu Kırılan Duayen Spor Hocalarından Orhan Demircan Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nde Ameliyat Edildi

Beden eğitimi öğretmeni olarak uzun yıllar bir çok sporcu yetiştiren, atletizm alanında büyük başarılar elde ederek ülkemizi gururlandıran Fundo lakaplı Orhan Demircan, KKTC Sağlık Bakanlığı tarafından sevk edildiği Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nde, Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Doğa Gürkanlar ve ekibi tarafından gerçekleştirilen başarılı operasyon sonrası sağlığına kavuştu. Düşme Sonrası Baş ve Boynun Birleşme Noktasında Parçalı Kırıklar Meydana Gelmişti Zor günler geçiren ve geçtiğimiz aylarda şeker hastalığı nedeniyle sol bacağı ampute edilmek zorunda kalınan Orhan Demircan, sağlığına kavuşmak üzereyken geçirdiği kaza sonucu boyun kırığı problemi ile karşı karşıya kaldı. Baş ve boynun birleşme noktasında birinci ve ikinci omur kemiklerinde, parçalı kırıklar meydana gelen Orhan Demircan, nadir ve zorlu cerrahi bir operasyon için KKTC Sağlık Bakanlığı tarafından Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’ne sevk edildi. Operasyon sonrası Orhan Demircan’ın alacağı fizik tedavi ve rehabilitasyon programı ile kısa sürede ayağa kalkarak yürümesi bekleniyor. Doç. Dr. Doğa Gürkanlar: “Yapılan operasyon ile hastanın başını boynuna sabitledik.” Yaklaşık 4 saat süren ameliyat ile ilgili bilgiler veren Doç. Dr. Doğa Gürkanlar, geçirdiği kaza sonucu hastanın baş ve boynun birleşme noktası olan 1. ve 2. omurlarında parçalı kırıklar meydana geldiğini, bu durumun baş boyun birleşme noktasındaki stabiliteyi bozduğunu ve hasta için omurilik zedelenmesine bağlı felç riski teşkil ettiğini belirtti. Operasyon sırasında kırıkların bir araya getirilerek hastanın baş ve boynunun vidalar ile birbirine sabitlendiğini ifade eden Doç. Dr. Doğa Gürkanlar, bu sayede olası bir omurilik hasarının önüne geçildiğini kaydetti. Doç. Dr. Doğa Gürkanlar: “Ameliyatın nadir görülmesi ve üst düzey cerrahi teknik gerektirmesinin yanısıra, hastanın ileri yaşlarda olması hem ameliyatı zorlaştıran hem de kemiklerin kaynaması açısından iyileşme sürecini olumsuz etkileyebilecek bir unsurdu. Ekibimle birlikte tüm bu zorlukları aşarak ameliyatı başarılı bir şekilde gerçekleştirdik. Hastamıza faydalı olduğumuz için son derece mutluyuz. Özellikle pandemi döneminde bu tip kritik operasyonlar gerektiren pek çok vakayı ülkemizde başarıyla yapabilmek ve hastalarımıza yardımcı olabilmek benim ve ekibim için ayrıca bir gurur vesilesidir” ifadelerini kullandı.
tercih robotu