Telefon: +90 (392) 223 64 64 | [email protected]

Çocuklarda Sık Görülen Hastalık “Orta Kulak Sıvı Toplanması”

Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı Uzmanı Op. Dr. Remzi Tınazlı, Okul Öncesi Çocukluk Çağında Orta Kulak Sıvı Toplanmasını, Nedenlerini, Erken Dönemde Farkedilmesinin Tedavideki Önemini ve Tedavi Yöntemleri Hakkında Bilgiler Verdi. Çocuğunuzda Orta Kulak Sıvı Toplanmasına Dikkat Çocuğunuz televizyonun sesini çok açıyor, yakından seyrediyor veya seslendiğinizde birkaç defa tekrarlatıyorsa ve derslerindeki başarılarında azalmalar olmaya başladıysa, ağrısız orta kulak iltihabı geçiriyor olabilir. Özellikle sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren, burun tıkanıklığı şikayetleri olan, uyku sırasında ağzı açık uyuyan veya horlayan bir çocuğunuz varsa orta kulakta sıvı toplanmış olma olasılığı yüksektir. Okul Öncesi Çocukluk Çağında Orta Kulakta Sıvı Toplanması Oldukça Sık Görülen Bir Hastalıktır Orta kulak boşluğu normalde hava ile doludur ve bu havanın basıncı dış ortamdaki hava basıncı ile eşit olmalıdır. Burnumuzun arkasında genzimizle orta kulak arasında havalanma görevi yapan östaki borusu sayesinde orta kulaktaki hava basıncı ile dış ortamdaki hava basıncı eşitlenir. Bu boru normalde kapalıdır. Yutkunma sırasında ve çenemizi açıp kapatma hareketleri sırasında östaki borusu açılır ve basınç eşitlenir. Uçakta veya dağlarda ani irtifa farkları yaşarken kulağımızda hissettiğimiz basınç hissi, ani değişimleri bu sistemin çalışmasına fırsat kalmadan dış ortam basıncı ile orta kulak basıncının eşitlenememesine bağlı gelişir. Nezle olduğumuzda da kulağımız ayni mekanizma ile tıkanabilir. Özellikle okul öncesi çocukluk çağında orta kulakta sıvı toplanması, tıptaki ismi ile seröz otit oldukça sık görülen bir hastalıktır. Bu Hastalık Neden Bu Yaş Grubunda Daha Sık Görülüyor? Çocuklarda geniz eti büyüklüğü ve östaki borusunun yetişkinlere göre daha kısa ve düz oluşu, allerjik yapı ve sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçirmeleri gibi nedenler sayılabilir. Hastalığın erken evrelerinde çocukta hafif bir işitme kaybı başlar. Burun tıkanıklığı belirtileri, ağız açık uyuma, televizyonun sesini çok açma veya televizyonu yakından izleme, derslerde öğretmenin söylediklerini duyamama, sürekli burun akıntısı gibi yakınmalar olur. Aileler bu yakınmaları her zaman fark edemeyebilirler. Çoğu zaman çocuğun az işittiği, okuldaki öğretmenleri tarafından fark edilmektedir. Erken Dönemde Tedavi ile Düzeltilebilen Bir Durumdur Orta kulakta sıvı birikmesi, erken dönemde fark edilebilirse, nedene yönelik tedavi ile düzeltilebilen bir durumdur. 2-3 haftalık ilaç tedavileriyle sıklıkla sorun ortadan kaldırılabilir. Ancak östaki borusunun tıkanmasına neden olan geniz eti büyüklüğü durumlarında ve ilaç tedavisinin etki etmediği durumlarda, cerrahi tedavi gereklidir ve sonuç son derece yüz güldürücüdür. Tedavi edilmeyen gecikilmiş durumlarda geçirilen sık orta kulak enfeksiyonlarına bağlı ve kulak zarındaki negatif basınç ile zarda çökme nedeniyle kalıcı işitme bozuklukları ortaya çıkabilir. İşitme Azlığından Şüphe Duyduğunuz Durumlarda Mutlaka Bir Uzmana Başvurun Orta kulakta sıvı birikmesi durumlarında kulak ağrısı, ateş, kulak akıntısı gibi yakınmalar yoktur. Çocuğun derslerdeki başarısının düşmesi, huzursuzluk, arkadaşları ile ilişkilerinin bozulması, denge bozukluğu gibi yakınmalar kimi zaman ana yakınmalar olarak karşımıza çıkabilmektedir. Tüm bunlar orta kulaktaki basınç ile dış ortamdaki basınç arasındaki farka bağlı olarak oluşan işitme azlığına bağlıdır. Bu nedenle anne ve babaların işitme azlığı olduğundan şüphe duydukları çocukları mutlaka bir kulak burun boğaz uzmanına götürmeleri gereklidir. Tedavi Yöntemi Kulak Burun Boğaz uzmanı, hastalığa neyin neden olduğunu araştıracak ve nedene yönelik tedavi uygulayacaktır. Bu çocuklarda alerjik zeminde burun akıntısı ve geniz eti büyümesi oldukça sık karşılaşılan durumlar olduğundan alerji yönünden de değerlendirilmeleri gerekir. Orta kulakta sıvı toplanması nedeniyle kulak zarına yerleştirilen havalanma tüpü ameliyatları sık yapılan ve işitmeyi düzelten bir operasyondur. Yerleştirilen tüp 6 ay gibi bir süre sonunda sıklıkla kendiliğinden çıkmakta, ikinci bir müdahaleye gerek kalmamaktadır. İleride kalıcı bir işitme bozukluğuna yol açmamak, çocuklarımızı yaşıtlarından geri bırakmamak, okulda başarısız olmalarını engellemek için, işitme konusunda uyanık olunmalı ve geç kalmadan doktora başvurulmalıdır.

Özay Günsel Çocuk Üniversitesi Öğrencileri Öğrenmeye ve Keşfetmeye Devam Ediyor…

Çocukların hem motor becerilerini hem de fiziksel ve sosyal becerilerini geliştirecek, meslekleri deneyimlediği, seçim yapma özgürlüğünü elde ettikleri Özay Günsel Çocuk Üniversitesi Yaz Dönemi beşinci haftasını tamamladı. Özay Günsel Çocuk Üniversitesi’nden verilen bilgiye göre, 5-8 yaş Dünya grubu, 9-11 yaş Güneş Grubu ve 12-15 yaş grubu olan Galaksi grubu öğrencileri beşinci hafta programlarında, Yakın Doğu Üniversitesi’nin çeşitli fakültelerinde tasarım, yaşam becerileri ve görgü kurallarını öğrendikleri deneyler, gözlemler ve keşifler yaptılar. Mimari Yapılarla, Vücudumuzu Tanıyalım Etkinliği Yaptılar… Çocukların görerek, dokunarak, duyarak, hissederek, hareket ederek öğrenebilecekleri materyaller hazırlanan Yaz Dönemi eğitimlerinde Dünya grubu öğrencileri Veterinerlik Fakültesi etkinlikleri kapsamında kelebeklerin oluşumunu, Sağlık Bilimleri Fakültesi etkinlikleri kapsamında vücudunu tanımayı, Mimarlık Fakültesi etkinlikleri kapsamında mısır piramitlerinin mimarisini, geri dönüşüm materyallerinden maket yapmayı öğrenirken aynı zamanda patlamış mısır eşliğinde sinema etkinliği gerçekleştirdi. Bilimsel Araştırma Yapmayı Öğrendiler… Çocukların gelişim düzeylerine uygun, zengin uyarıcı çevre olanakları sağlayan; onların bedensel, zihinsel, duygusal yönlerden gelişmesini destekleyen Yaz Eğitimi programlarında Güneş Grubu öğrencileri ise Diş Hekimliği Fakültesi etkinlikleri kapsamında dev dişler etkinliğinde dişlerin yapısını, Mühendislik Fakültesi etkinlikleri kapsamında bilimsel araştırma yapmayı, Hemşirelik Fakültesi etkinleri kapsamında ev kazalarında nasıl davranmamız gerektiğini ve mühendislik deneyleri yapmayı öğrenirken Coğrafya bölümü etkinlikleri kapsamında ilk kaleler etkinliğine katıldı. Tasarım Yapmayı Deneyimlediler… Galaksi grubu öğrencileri de, Mühendislik Fakültesi etkinlikleri kapsamında 3D Printing hakkında bilgi edinip kendi tasarımlarını yapma fırsatını buldular. Sanat Etkinlikleri kapsamında geri dönüşüm malzemelerinden elbise tasarladılar, Fizyoterapi bölümü tarafından gerçekleştirilen etkinliklerde fizyoterapi mesleği hakkında bilgi edindiler, İletişim Fakültesi etkinlikleri kapsamında Telgraf ve Mors alfabesini öğrendiler, NERITA etkinlikleri kapsamında Girişimcilik ve Girişimcilik hikayeleri kapsamında bilgi topladılar.

Yakın Doğu Üniversitesi Araştırmacıları, SARS-CoV-2 Enfeksiyonunu Kontrol Altına Almaya Yardımcı Olabilecek Yenilikçi Bir Çalışmada Yer Aldı…

Yakın Doğu Üniversitesi araştırmacılarının da içerisinde yer aldığı çalışma gurubu, SARS-CoV-2 enfeksiyonunun kontrol altına alınabilmesi yönünde akciğer hücreleri gibi insandaki bazı hücre gruplarının yüzeyinde bulunan ve virüsün hücre zarına tutunmasını ve hücre içine girmesini kolaylaştıran “ACE2” isimli almacı bloke etmeye yönelik yenilikçi bir strateji geliştirdi. Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı öğretim üyesi ve DESAM Enstitüsü Biyoenformatik ve Hesapsal Biyoloji Araştırma Grubu lideri Doç. Dr. Kerem Teralı ile Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Dr. Buket Baddal ve Doğu Akdeniz Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Kimya Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Hayrettin Ozan Gülcan arasındaki iş birliği çerçevesinde yürütülen bilimsel çalışmada, önceden klinik onay almış yedi binden fazla molekülü ileri kombine yöntemlerle sanal ortamda tarayan araştırmacıların ACE2’nin SARS-CoV-2 ile etkileşimini engelleyebilecek nitelikte sekiz farklı ilaç bulduğu kaydedildi. İlaçların etkinliklerinin doku kültüründe uygulanacak zar kaynaşma deneyleriyle test edilebileceğini söyleyen araştırmacılardan Doç. Dr. Kerem Teralı, testlerde en iyi sonuç veren ilacın hızlıca hastabaşı tedavi hizmetiyle buluşturulması gerektiğinin altını çizdi. Sıfırdan tasarlanan bir ilacın piyasaya sürülmesinin günümüz şartlarında ortalama on yıl sürdüğü bilgisini veren Doç. Dr. Kerem Teralı, son yıllarda yükselişe geçen ve “ilaçların yeniden konumlandırılması” diye tabir edilen bir yaklaşım sayesinde bu sürenin önemli ölçüde kısaltılabileceğini belirtti. Söz konusu yaklaşımın altında başka bir endikasyon için hâlihazırda güvenle kullanılan bir ilacın yeni bir amaca (örneğin; SARS-CoV-2 enfeksiyonunun önlenmesine) hizmet edecek şekilde tekrar ele alınması ilkesinin yattığını anlatan Doç. Dr. Teralı, kendilerinin de aynı yaklaşımı benimsediklerini ve terapötik hedef olarak da ACE2 almacını seçtiklerini söyledi. Doç. Dr. Kerem Teralı, ekip arkadaşları Dr. Buket Baddal ve Doç. Dr. Hayrettin Ozan Gülcan’a katkılarından ötürü çok teşekkür ederek, ACE2 dışındaki diğer terapötik hedeflere yönelik çalışmalarının da hız kesmeden devam edeceği belirtti. Çalışmaya Ait Bulgular, Uluslararası İndeksli Dergide Yayımlandı… Ülkemizden çıkan ve Web of Science kapsamındaki Bilim Atıf Dizini’nde (Science Citation Index, SCI) arşivlenen ilk orijinal araştırma olma özelliği taşıyan bu çalışmaya ait bulgu ve değerlendirmelerin, Elsevier yayınevinin “Journal of Molecular Graphics and Modelling” isimli dergisinde yayımlandığı belirtildi. Yayımlanan makaleye “10.1016/j.jmgm.2020.107697” numaralı dijital belge tanımlayıcısından (Digital Object Identifier, DOI) ücretsiz olarak erişilebiliyor.

Diyaliz Hastaları Meyve Tüketimine Dikkat!

Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Nefroloji Anabilim Dalı Pratisyen Hekimi Dr. Rana Ömürova, Fazla Meyve Tüketiminin, Vücuda Giren Fazla Su Demek Olduğunu Bu Nedenle Diyaliz Hastalarının Meyve Tüketimine Dikkat Ederek, Aşırıya Kaçmaması Gerektiğini Hatırlattı. Diyaliz Hastaları Yaz Aylarında Meyve Tüketimine Dikkat! Yaz mevsiminin gelmesi ile birlikte diyaliz hastalarının beslenme konusunda kontrollü olması gerektiğini söyleyen Dr. Rana Ömürova, özellikle yaz aylarında artan meyve tüketimine bağlı olarak sıvı alımının sınırlandırılması gerektiğini belirtti. Sıvı tüketiminin diyaliz hastaları için oldukça önemli olduğunu vurgulayan Dr. Rana Ömürova, yaz mevsiminde artan sıcaklık değerleri, meyve çeşitliliği ve tüketimin artması sonucu vücutta fazla su birikmesi olabileceğini söyledi. Dr. Rana Ömürova: “Vücutta biriken fazla sıvı tansiyonu yükseltebilir, ödem ve kalp yetmezliğine yol açabilir. Bu nedenle yaz ayları, diyaliz hastalarının en çok dikkatli olması gereken dönemlerden biridir. Diyaliz hastaları vücutlarında biriken suyu ancak diyalizde atabildiklerinden, her zaman sıvı alımını asgari düzeyde tutmalıdırlar. Vücutta biriken suyun fazla olması diyaliz esnasında kramp ve ani tansiyon düşmesine yol açabilir.” Diyaliz Hastalarının Dikkat Etmesi Gereken Besinler Domates, biber, karpuz, kavun, kiraz, vişne, şeftali, kayısı ve üzüm tüketirken dikkat edilmesi gerektiğini, bu besinlerle ilgili temel sorunun aşırı tüketiminin vücutta sıvı ve potasyum fosfor oluşumuna neden olacağını söyleyen Dr. Rana Ömürova, yazın sonlarına doğru yetişen taze ceviz ve fındıktan da yüksek fosfor içerikleri nedeni ile özellikle uzak durulması gerektiğini belirtti. Dr. Rana Ömürova açıklamalarına şöyle devam etti: “Yazın sonlarına doğru yapılmaya başlanan ev salçalarından ve turşulardan diyaliz hastaları mutlak suretle kaçınmalıdır. Her mevsim için geçerli olmak üzere, bütün sebze ve meyvelerin aşırı tüketiminden kaçınmak hem potasyum hem de fosfor düzeyinin normal seyretmesi açısından önemlidir.” Meyveler Yaklaşık %90 Oranında Su İhtiva Ediyor Meyvelerin yaklaşık %90 oranında su içerdiğini söyleyen Dr. Rana Ömürova, bir orta boy şeftali veya bir elma ya da beş altı adet çileğin bir bardak suya denk geldiğini belirttiği açıklamalarına şöyle devam etti: “Yine büyükçe bir dilim karpuz iki bardağa yakın su içerir. Diyaliz hastaları aşırıya kaçmadan porsiyon kontrolünü doğru yaptıkları takdirde yaz mevsiminin nimetlerinden faydalanabilirler. Yaz mevsiminde güneşin etkisinin yoğun olduğu öğle saatlerinde güneşin altında kalmamalı, ani kramplar yaşayabilme riskine karşı ise denizde derin yerler tercih edilmemelidir.”
tercih robotu