Telefon: +90 (392) 223 64 64 | [email protected]

Katarakt Tedavisinde Kullanılan Akıllı Lenslerle Gözlüksüz Yaşam Mümkün

Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Uzmanı Op.Dr. Mustafa Taşeli, Görmede Yavaş Yavaş Azalma, Işığa Hassasiyet, Göz Kamaşması, Çift Görme, Okuma Zorluğu, Gece Görüşünde Bozulma, Renklerde Soluklaşma veya Sararma gibi Belirtilerle Kendini Gösteren Kataraktın,Trifokal Göziçi LenslerleTedavisinde, Hastaların Yaşamlarının Geri Kalan Kısmında Gözlük Kullanmak Zorunda Kalmadığını Belirtti. Op. Dr. Mustafa Taşeli; “Katarakt Tedavi Edilmezse, Tam Görme Kaybı Ortaya Çıkar.” Dünyada en sık görme kaybı yaratan göz hastalıklarından biri olan kataraktın en sık nedeninin yaşlanma sonucu göz merceğinde oluşan bulanıklık olduğunu söyleyen Op. Dr. Mustafa Taşeli, görmede yavaş yavaş azalma, ışığa hassasiyet, göz kamaşması, çift görme, okuma zorluğu, gece görüşünde bozulma, renklerde soluklaşma veya sararma, gözlük numaralarının sık değişmesi gibi yakınma ile kendini gösterdiğini ve mutlaka bir uzmana başvurulması gerektiğini ifade etti. Hastalığın ilk döneminde genellikle uzak görmede azalma, yakın görmede ise düzelme yaşandığını belirten Op. Dr. Mustafa Taşeli, daha sonraki süreçte ise görmenin tamamen azaldığını, tedavi edilmediği durumlarda ise tam görme kaybının ortaya çıktığını söyledi. Op. Dr. Mustafa Taşeli; “Katarakt Ameliyatı Sırasında Kullandığımız Trifokal Lensler Hastanın Yaşamına Gözlüksüz Devam Edebilmesine Olanak Sağlıyor.” Gözlük veya ilaç kullanımı ile tedavi edilemeyen kataraktın tek tedavi yönteminin ameliyat olduğunu söyleyen Op. Dr. Mustafa Taşeli, ameliyat sırasında bulanıklaşan merceğin temizlenerek yerine yeni mercek konduğunu ifade etti. Op. Dr. Mustafa Taşeli şöyle devam etti: “Ameliyat ile saydamlığını kaybeden opaklaşmış lens temizlenerek, hastanın tekrar iyi görmesi sağlanmaktadır. Önceki yıllarda ameliyatlarda mercek uygulanmadığı için hastalar ameliyattan sonra kalın camlı yani yaklaşık +10 numara gözlük kullanmak zorundaydılar. Bugün ise ameliyat sırasında hastanın gözüne yerleştirilen trifokal lenslerle hastanın gözlüksüz olarak uzak, yakın ve orta mesafeyi görmesini sağlamaktayız. Monofokal göz içi lensler ise genellikle gözlüksüz veya çok düşük numaralı gözlük camları ile uzak ve yakının net olarak görülmesini sağlamaktadır.” Op. Dr. Mustafa Taşeli; “Bugün Artık Katarakt Ameliyatı Olmak için Hastalığın İyice İlerlemesini Beklemeye Gerek Yok.” Önceden, eski tekniklerle gerçekleştirilen katarakt ameliyatlarında son aşamaya kadar beklendiğini belirten Op. Dr. Mustafa Taşeli, bugün artık kataraktın ilerlemesini beklemeden ameliyat uygulanabildiğini belirttiği açıklamalarına şöyle devam etti; “Eğer hastanın günlük yaşamı katarakttan dolayı etkileniyorsa yani ofis işleri, araba sürüşü, televizyon izlemesi gibi günlük yaşam faaliyetlerinde kısıtlanma varsa hastalığın ilerlemesini beklemeden ameliyatı gerçekleştiriyoruz. Son yıllarda yüksek gözlük numaralarından kurtulmak için de erken ameliyat kararı alabiliyoruz.” Op. Dr. Mustafa Taşeli; “Akıllı Lensler Yakını, Uzağı ve Orta Mesafeyi Rahatlıkla Görme İmkanı Sağlıyor.” Katarakt ameliyatlarında kullanılan merceklerle ilgili açıklamalarda da bulunan Op. Dr. Mustafa Taşeli şunları kaydetti; “Üç farklı gruba ayrılan merceklerden ilk gruptaki Monofokal göz içi mercek tek odaklı olup, hastanın uzağı görmesini sağlar. Yakını görmek için yakın gözlüğü kullanımı şarttır. İkinci gruptaki göz içi mercekler ise yakın ve uzak olmak üzere iki odaklı Bifokal merceklerdir ki bu merceklerde hasta hem yakını hem de uzağı gözlüksüz görür, ancak orta mesafe olarak tanımlanan 40 cm ile 2 metre arasını net göremez. Akıllı Lens dediğimiz üçüncü gruptaki Trifokal göz içi mercekler ise üç odaklıdır ve bu sorunu çözen merceklerdir. Trifokal merceklerle hasta gözlüksüz olarak uzağı, yakını ve ara mesafeyi oldukça iyi görebilir. Ayrıca tüm mesafelerde renk farklılığını net görmeyi, mesafe geçişlerinde ise kesintisiz görmeyi sağlar. Yine mercek özelliği sayesinde gece görüşlerinde herhangi bir parlama ve ışık saçılması yaşanmaz. Merceğin UV özelliği ise gözleri güneş ışınlarının zararlı etkilerine karşı oluşacak hastalıklardan da korumaktadır.” Trifokal mercekler, popüler adıyla akıllı lenslerle ilgili haberlerin son dönemde hem sosyal medyada hem de yazılı basında sürekli karşımıza çıktığını söyleyen Op. Dr. Mustafa Taşeli, bu merceklerin popüler olma nedeninin görme kalitesini zirveye çıkarması olduğunu belirtti. Op. Dr. Mustafa Taşeli şöyle devam etti: “Son günlerde basın yayın organlarında ‘Akıllı lens’ terimi sıklıkla kullanılmaktadır. Akıllı lens, trifokal lensleri tarif etmek için kullanılmış bir ifadedir. Göz hekimleri olarak akıllı lens terimini kullanmıyor, ‘Trifokal Göziçi Lens’ ifadesini kullanmanın daha doğru olduğunu düşünüyoruz. Kliniğimizde “Akıllı Lens” diye adlandırılan trifokal lensler katarakt ameliyatları sırasında uygun vakalarda kullanılmaktadır. Ameliyattan sonra bu kişiler gözlüksüz olarak kitap okuyabilir, bilgisayar kullanabilir ve televizyon seyredebilirler. Katarakt ameliyatı olacak hastalara hangi merceğin uygun olacağına gözün bazı kriterlerine bakarak karar veriyoruz.” Op. Dr. Mustafa Taşeli; “Yeni Nesil Lenslerle Katarakt Ameliyatlarında Yüz Güldürücü Sonuçlar Elde Ediliyor.” Katarakt ameliyatının genellikle lokal anestezi altında kısa süreli bir ameliyat olduğunu söyleyen Op. Dr. Mustafa Taşeli, ameliyat sonrası gözün steril bir şekilde kapatılıp hastanın genellikle hemen taburcu edildiğini belirtti. Op. Dr. Mustafa Taşeli “Ertesi sabah ise damla tedavisine başlıyoruz. Ameliyattan birkaç gün sonra hasta iş yaşamına dönebiliyor, sosyal aktivitelerine kaldığı yerden devam edebiliyor. Sonuç olarak yeni nesil lenslerle katarakt ameliyatlarında yüz güldürücü sonuçlar alınabiliyor.”

Sanatçı Orazbek Yessenbayev Kıbrıs Modern Sanat Müzesi için, “Bisiklet Turu, Hasat, Kuğu Gölü, Orkestra ve Pireyi Fil Yapmak” Adlı Eserleri Tuvaline Resmetti

Sanatçı Orazbek Yessenbayev Kıbrıs Modern Sanat Müzesi için, ” Bisiklet Turu, Hasat, Kuğu Gölü, Orkestra ve Pireyi Fil Yapmak” adlı eserlerini sanatseverlerin beğenisine sundu. Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nden verilen bilgiye göre, sanatçı Orazbek Yessenbayev’in, Kıbrıs Modern Sanat Müzesi için hazırladığı çeşitli isim ve konulardaki yağlıboya resimleri kendine has tekniği ile resmetmiştir. Orazbek eserlerinin genelinde Orta Asya Türk kültürü ile Kıbrıs Türk kültürünü harmanlayarak modern dünyanın genel izlerini yansıtmıştır. Ayrıca sanatçının bazı eserlerinde Kıbrıs Modern Sanat Müzesinin de izleri görülmektedir. Orazbek Yessenbayev: “Birlikte ve uyum içinde yapılan her iş ve mücadele başarıya ulaşır” Sanatçı Kuğu Gölü adlı eserinde esinlendiği ünlü Kuğu Gölü balesindeki bir sahneyi tuvale yansıtarak balerinlerin estetik hareketlerine ve birlikteliğe vurgu yapmaktadır. ikinci eseri olan Bisiklet Parkurunda, bir yarış esnasındaki bisiklet takımını resmetmiştir. Sanatçı burada bisikletçilerin bir takım ruhu ile hareket ettiklerini ve başarıya ulaşmak için ortaya koydukları mücadeleyi tuvale aktarmıştır. Orkestra adlı bir başka eserinde ise orkestra şefinin sanatçılarla muhteşem uyumunu resmetmiştir. Sanatçı Hasat adlı eserinde de bir yıllık mücadelenin sonucunda çiftçilerin ürünlerinin hasatlarını gerçekleştirmek için tarlalarına gidişlerini tasvir etmiştir. Sanatçı bu eserinde ayrıca Kıbrıs kültüründe kullanılan araba, alet ve kıyafetleri resmetmiştir. Orazbek son eserine ise Pireyi Deve Yapmak deyimininden esinlenerek bunu eserine Pireyi Fil Yapmak olarak yansıtmıştır. Sanatçı tüm eserlerinde vurgu yaptığı ana tema birlikte ve uyum içinde yapılan her işin ve mücadelenin başarıya ulaşacağıdır. Orazbek Yessenbayev kimdir? 27 Şubat 1960 yılında Kazakistan’da dünyaya geldi.1983 yılında Alma-Ata kentinde bulunan Gogol Sanat Koleji’nden mezun oldu.1986-1993 yılları arasında ZhurgenovAlmatı Devlet Tiyatrosu ve Sanat Enstitüsü’nde okudu.2011-2015 yılları arasında Symbat Akademisinde öğretmenlik görevi yaptı. Kazakistan Cumhuriyeti Sanat Akademisi üyesidir.Kazakistan Cumhuriyeti Sanatçılar Birliği üyesidir.1980 yılından itibaren ulusal ve uluslararası sanat sergilerine katılmaktadır. 2004 yılında Almatı şehrinde “Vernisaj” adlı kişisel sanat sergisini açtı. 2012 yılında A.Kasteev Müzesi’nde düzenlenen “Kazakistan Cumhuriyeti’nin 20 Yıllık Bağımsızlığı” ve “Kazakistan Destanı” adlı sanat sergilerine katıldı. Bulgaristan’nın Sofya kentinde düzenlenen “Lessendra” adlı uluslararası sanat sergisi yarışmasına katıldı. 2019 yılında «Triple Memory» kişisel sanat sergisini açtı.

Özay Günsel Çocuk Üniversitesi Yaz Dönemi Öğrencileri Yeni Deneyimler Kazanmaya Devam Ediyor…

Öğrencilerin yaz dönemlerini eğlenerek, yeni bilgiler öğrenerek, grup çalışmalarına katılarak ve merak ettiklerini sorarak geçirdikleri Özay Günsel Çocuk Üniversitesi yaz dönemi sekizinci haftasını geride bıraktı. Özay Günsel Çocuk Üniversitesi’nden verilen bilgiye göre, Dünya, Güneş ve Galaksi grupları öğrencileri Yakın Doğu Üniversitesi’nin farklı fakültelerinde bilim, teknoloji, mühendislik, sanat ve matematik eğitimleri kapsamında programlara katılarak yeni deneyimler kazandılar. Laboratuvarda Deney Çalışmaları Yaptılar… Yaparak ve yaşayarak öğrenme modelini uygulayan Özay Günsel Çocuk Üniversitesi yaz dönemi sekizinci haftasında öğrencilerin olaylara aktif bir şekilde katılabileceği en uygun ortamlardan biri olan laboratuvarlarda uygulamalar yapıldı. Yakın Doğu Üniversitesi Mühendisilik Fakültesi laboratuvarlarında deneyler yaparak kimyasal reaksiyonları tanıyan öğrenciler, pratik yapma ve araştırma yeteneklerinin gelişmesini sağlayan deneysel çalışmalara katılma şansı yakaladı. Daha sonra Tıp Fakültesi’nde vücudumuzun savunma bariyeri olan derinin fonksiyonları ve yapısı ile deri dikişleri gibi konularda bilgi edindinen öğrenciler, alçı yapımı hakkında da bilgilendiler. Avukatlık Mesleği Hakkında Bilgiler Edindiler… Hukuk fakültesinde avukatlık mesleği hakkında bilgiler alan öğrenciler, adaletin ne demek olduğunu, özgürlüğün ne kadar önemli olduğunu, hak ve hukukkavramlarını öğrenerek, sanal duruşma etkinliği gerçekleştirdi. Öğrencilerin meslekleri tanıyarak kendi geleceklerine dair daha iyi karar verebilmeleri amacı ile düzenlenen etkinlikte, öğrenciler cübbe giyerek örnek bir duruşma salonu ortamında hâkim, avukat, davacı ve davalı rollerini canlandırdılar. Yaratıcılık ve El Becerilerini Geliştiren Aktiviteler Yaptılar… Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında öğrenciler geri dönüşüm malzemelerinden sokakta yaşayan hayvanlara yuva yapıp, mama ve su kapları tasarlayarak Yakın Doğu Üniversitesi kampüsünün çeşitli yerlerine koydular. İnşaat fakültesinde teknik bilgiler toplayan öğrenciler rengarenk çiçek tarhları yaptarak kampüs köşelerini renklendirdiler. Sanat etkinlikleri kapsamında ise el becerilerini geliştiren öğrenciler, Heykel Atölyesi’nde kil çalışmaları yaptılar, deriden çantalar ve cüzdanlar tasarladılar. Mutfakta Eğlenceli Saatler… Pizza, pasta ve yemek yapmanın püf noktalarını öğrenen öğrenciler, kendi pizzalarını yapıp yediler. Pizza hamurunun hazırlanışı, yapımı ve farklı fırınlarda nasıl pişirilmesi gerektiğini öğrenen öğrenciler, hazırladıkları yiyecekleri ailelerine ikram etmek üzere evlerine götürdüler. Mutfak etkinliğinde gönüllerince eğlenerek kendi yiyeceklerini yapma imkanı bulan öğrenciler, mutfağı ve araç gereçleri tanıyarak, mutfakta dikkatli ve temiz çalışmanın önemini de benimsemesidi.

Kıbrıs Modern Sanat Müzesi Kapsamında Düzenlenen, Yakın Doğu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Türk Dünyasın’dan toplam 40 sanatçının Eserlerinden Oluşan “Güzel Sanatlar Karma Sergisi” Açıldı

Kıbrıs Modern Sanat Müzesi için, Yakın Doğu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Türk Dünyasın’dan toplam 40 sanatçının eserlerinden oluşan “Güzel Sanatlar Karma Sergisi”, Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi sergi salonunda açıldı…. Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nden verilen bilgiye göre, “Güzel Sanatlar Karma Sergisi”’ne Yakın Doğu Üniversitesi Kurucu Rektörü Dr. Suat İ.Günsel, Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Tamer Şanlıdağ, Enstitü Müdürü, Dekanlar, Öğretim elemanları ve sanatçılar katıldı… Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ; “Dünyamız Farklılıkların ve Çeşitliliğin Mükemmel Bir Birleşimidir” Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ, Dillerin, kültürlerin ve sanatların farklılığı fikirlerin büyümesi ve zenginleşmesinin temeli olduğunu belirterek başladığı konuşmasında; sanatçılar da kendilerine özgü dillerini geliştirerek fikirlerin zenginleşmesine katkıda bulunurlar dedi. Prof. Dr. Şanlıdağ; “Sanatçının her eseri farklı bir olayı, duyguyu ifade eder. Karma sergiler de katılımcılara sanatçıların hazırladığı birçok farklı fikir ve duyguyu aynı anda deneyimleyebilmesini sağlar. Farklı akımlara, üsluplara bağlı olan ya da bağımlı ve bağımsız çalışan sanatçıların yapıtları tek bir çatı altında sergilenir. Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ; ““Bu Tür Sergilerdeki Özgün Eserler, Görsel Kültürün Gelişmesine Katkı Sağlamaktadır” Ayrı ayrı eserlerini kişisel sergilerinde izleme fırsatı bulduğumuz sanatçıların çalışmalarını aynı mekân ve aynı dönem içerisinde izlemek hem sanatçılar açısından hem de sanatseverler açısından dönemin sanatsal gelişimi adına bize ipuçları ve bilgiler vermekte. Bu tür sergilerdeki özgün eserler, yoğunlaşılan olay, konu ve dönem üzerinde önemli fikirler vermekte ve en önemlisi de görsel kültürün gelişmesine katkı sağlamaktadır. Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ; “Sergilemenin üç önemli unsuru; Sanatçı, Ziyaretçi ve Düzenleyicidir” Sergilemenin üç önemli unsuru; Sanatçı, Ziyaretçi ve Düzenleyicidir. Kıbrıs Modern Sanat Müzesi için özel olarak hazırlanan 353. sergi olan “Güzel Sanatlar Karma Sergisi” ile sanatseverlerin, ülkemizden, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan, Kazakistan, Ukrayna, Rusya’dan ve Yakın Doğu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden sanatçı ve akademisyenlerin eserlerini izleme fırsatı bulacağız. Bu bağlamda Sergi küratörü sevgili Erdoğan Hocamıza, sanatçılarımıza Kıbrıs Modern Sanat Müzesi Projesine vermiş oldukları destek ve siz değerli sanatseverlere katılımınız dolayısıyla teşekkür eder, iyi seyirler dilerim.” İfadelerini kullandı. Konuşmanın ardından Yakın Doğu Üniversitesi Kurucu Rektör Dr. Suat Günsel ve sanatçılar tarafından serginin kurdelesi kesildi. Sergi 24 Ağustos 2020 gününe kadar 08.00-16.00 saatleri arasında Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi sergi salonunda ziyaret edilebilecek.

Üç Boyutlu Tümör Ameliyatı

Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Kulak Burun Boğaz Baş ve Boyun Cerrahisi’ne Üst Damakta Şişlik Şikayeti ile Başvuran Derviş Yeğen’in, Yapılan Biyopsi Sonucunun Tümörü İşaret Etmesi Üzerine, NEU 3D Laboratuvarı Tarafından Hastanın Tomografi Görüntülerinden Kafatasının 3 Boyutlu Modeli Yapıldı. Kulak Burun Boğaz Baş ve Boyun Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ferhat Erişir ve Ekibi Tarafından Model Üzerinden Ameliyat Planlandı. Ameliyat Sırasında Dişlerle Birlikte Çıkarılan Üst Çene Kemiği Yerine Yerleştirilen Damak Protezi Yakın Doğu Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Hastanesi Tarafından Hazır Hale Getirilerek, Operasyon Sırasında Hastaya Uygulandı. Bu Operasyon Ülkemizde Bir İlk Olma Özelliği de Taşıyor. Prof. Dr. Ferhat Erişir: “Hastanın Üst Çene Kemiği ve Dişlerinin Yarısı Alınarak, Sinüsün İçerisinde Yer Alan Tümörlü Doku Çıkarıldı.” Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Kulak Burun Boğaz Baş ve Boyun Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ferhat Erişir, üst damakta şişlik şikayeti ile hastaneye müracaat eden hastanın biyopsi sonucunun kanserli doku olarak gelmesi üzerine, NEU 3D Laboratuvarı ve Yakın Doğu Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Hastanesi’nden destek alınarak gerekli operasyonu planladıklarını belirtti. Çok sık olmamakla birlikte sinüs içini dolduran ve bazen de göze kadar uzayan tümörlerin görülebildiğini ve bunların geç vakalar olarak nitelendirildiğini belirten Prof. Dr. Ferhat Erişir, hastanın ağız içi şişliği fark edip zaman kaybetmeden hastaneye başvurmuş olmasının avantaj olduğunu da sözlerine ekledi. Prof. Dr. Ferhat Erişir: “Yapılan operasyonda, hastanın gözünün altına uygulanan kesi ile burun kenarından aşağıya inilip dudağı tamamen ikiye bölünerek açılmış, üst çene kemiği ve dişlerinin yarısı tamamen alınarak, sinüsün içerisine girilip tümör temizlenmiştir.” ifadelerini kullandı. Operasyon sonrası hastanın durumu ile ilgili bilgiler de aktaran Prof. Dr. Ferhat Erişir, Derviş Yeğen’in kısa süre içerisinde önemli yol kat ettiğini, yemek yemede ve konuşmada sıkıntı yaşamadığını ayrıca ameliyata ilişkin herhangi bir ağrı hissetmediğini belirtti. Hasta ameliyat sonrası takip ve tedavi için Radyoterapi ve Onkoloji Anabilim Dallarına sevk edildi. Doç. Dr. Emil Mammadov: “Tomografi Görüntülerinden Yararlanarak, Operasyon için Hastanın Kafatasının 3 Boyutlu Modeli Yapıldı.” Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı ve NEU 3D Laboratuvarı Sorumlusu Doç. Dr. Emil Mammadov ise Yakın Doğu Üniversitesi 3 boyutlu yazıcı laboratuvarında 5 yıldır hastaya özgü implant üretimi ve 3D modelleri tasarlanması konusunda hizmet verildiğini belirtti. Doç. Dr. Emil Mammadov: “Bu olgu için de KBB anabilim dalının talebi üzerine hastanın tomografi görüntülerinden kafatasının gerekli bölümünün 3 boyutlu modelini çıkarıp, cerrahi branşımızın ameliyat planlamasında yardımcı olmaya çalıştık.” ifadelerini kulandı. Son dönemde 3 boyutlu yazıcıların temel kullanım amaçlarından birinin de preoperatif planlama olduğunu kaydeden Doç. Dr. Emil Mammadov, hastaların MR, tomografi veya ultrason görüntüleri, hatta anne karnındaki bebek ultrason görüntüleri kullanılarak, 3D yazıcılar aracılığı ile 3 boyutlu modellerinin yapılabildiğini belirti. Doç. Dr. Mammadov, 3D modellerin preoperatif planlamalarda kullanmasının, operasyon sürelerini %25-30 oranında kısalttığını söyledi. Prof. Dr. Oğuz Ozan: “Hastamıza Kaybolan Çiğneme ve Rahat Konuşma Fonksiyonları Tekrar Kazandırılmıştır.” Yakın Doğu Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Hastanesi Protetik Diş Tedavisi Uzmanı Prof. Dr. Oğuz Ozan ise kanser nedeniyle üst çeneye yapılacak operasyonda dişlerinin yarısını kaybedecek olan hastaya, aynı operasyonda protez yapılmasının planlandığını ve protezin sınırlarının işlem öncesi alınan ölçü ile belirlendiği belirtti. Prof. Dr. Oğuz Ozan: “Tümörlü dokunun çıkarılmasını takiben, hastamızın rahat yemek yemesi ve konuşabilmesi için mevcut eksiklikler çene yüz protezi ile restore edilmiş, hastamıza kaybolan çiğneme ve rahat konuşma fonksiyonları tekrar kazandırılmıştır.” dedi. Prof. Dr. Oğuz Ozan, Türkiye’de ve Kıbrıs’ta sayılı merkezde yapılabilen bu işlem sayesinde hastanın rehabilitasyon sürecini çok daha rahat atlamış olduğunu da sözlerine ekledi. Derviş Yeğen: “Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi ve Diş Hekimliği Fakültesi Hastanesi Hekim ve Ekiplerine Teşekkür Ederim.” Üst damakta şişlik şikayeti ile Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’ne başvurduğunu belirten Derviş Yeğen, operasyonunun çok başarılı geçtiğini, 4 gün gibi kısa bir süre içerisinde çiğneme ve yutma sorununun ortadan kalkıp katı gıdaya başladığını belirtti. Derviş Yeğen: “Başarılı geçen operasyonumun ardından, başta beni ameliyat eden Prof. Dr. Ferhat Erişir ve ekibine, göstermiş oldukları ilgiden ötürü tüm Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi hemşirelerine ve son olarak ağız içi diş protezimi yapan diş doktorlarına çok teşekkür ederim.” ifadelerini kullandı.

Bebeklerde Tedavi Edilmeyen Sarılık Zeka ve Motor Gelişim Geriliği İle İşitme Görme Sorunlarına Yol Açıyor

Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Uzmanı Doç. Dr. Zeynep Cerit, Zamanında Doğan Bebeklerin %60’ında; Erken Doğan Bebeklerin ise %80’inde Görülen Yenidoğan Sarılığı ile İlgili Yaptığı Açıklamada, Hastalığın Genellikle Herhangi Bir Tedaviye Gerek Kalmadan 7-10 Günde Kendiliğinden Düzeldiğini, Ancak Bazı Durumlarda Bilirubinin Yüksek Seviyelere Ulaşıp Beyin Hasarına Neden Olabileceğini, Bu Sebeple Yenidoğan Bebeklerde Sarılığın Erken Tespitinin ve Takibinin Oldukça Önemli Olduğunu Belirtti. Doç. Dr. Zeynep Cerit; “Patolojik Sarılık Sıklıkla Doğumdan Hemen Sonra Ortaya Çıkan ve Ciddiye Alınması Gereken Bir Durumdur.” Sarılığın “Bilirubin” adı verilen, cilde sarı rengi veren maddenin kandaki seviyesinin yükselmesi ve deride birikmesi sonucu oluştuğunu belirten Doç. Dr. Zeynep Cerit, zamanında doğan bebeklerin %60’ında; erken doğan bebeklerin ise %80’inde görüldüğünü ifade etti. “Sarılık; fizyolojik ve patolojik sarılık olarak iki ayrı grupta değerlendirilir. Bebeğin doğum haftası, kaç günlük olduğu ve riskler göz önüne alınarak bilirubin düzeyi değerlendirilerek sarılığın patolojik olup olmadığına karar verilir.” diyen Doç. Dr. Zeynep Cerit, fizyolojik sarılığın doğumdan sonra 2.-4. günlerde başladığını ve genellikle herhangi bir tedaviye gerek kalmadan 7-10 günde kendiliğinden düzeldiğini belirtti. Doç. Dr. Zeynep Cerit şöyle devam etti: “Patolojik sarılık sıklıkla doğumdan hemen sonra ortaya çıkan ve ciddiye alınması gereken bir durumdur. Bu tip sarılıklar, anne karnında geçirilen bazı enfeksiyonlara, anne bebek arasındaki kan grubu uyumsuzluklarına, annenin kullandığı ilaçlara ya da bebeğe ait bazı doğuştan hastalıklara bağlı olarak oluşabiliyor.” Doç. Dr. Zeynep Cerit; “Sarılık Çoğunlukla Kendiliğinden Geçse de, Bazı Durumlarda Beyin Hasarına Neden Olabiliyor.” Sarılığın çoğunlukla kendiliğinden geçtiğini ama bazı durumlarda bilirubinin yüksek seviyelere ulaşıp beyin hasarına neden olabildiğini belirten Doç. Dr. Zeynep Cerit bu sebeple yenidoğan bebeklerde sarılığın erken tespitinin ve takibinin oldukça önemli olduğunu vurguladı. Doç. Dr. Zeynep Cerit, kan beyin bariyerinin yaşamın ilk 10 gününde henüz tamamlanmadığını ve bu yüzden sarılığı olan yenidoğanların özellikle ilk bir hafta-on gün içindeki doktor takiplerinin son derece önemli olduğunu, sarılığın seviyesi yükselip tedaviye geç kalınması durumunda aşırı derecede artan bilirubinin beyinde birikeceğini ve bu bölgede hasar oluşmasına (Kernikterus Hastalığına) neden olabileceğini belirtti. “Bilirubin kanda yükseldikçe bebekte uyku yapar. Sarılığı olan bebek emmek istemez, uyumak ister. Bu durumda beslenmenin azalmasına bağlı olarak bilirubin atılımı azaldığı için seviye daha da yükselir ve kısır döngü oluşur.” diyen Doç. Dr. Zeynep Cerit, bilirubin düzeyinin çok yükselip beyni etkilemesi halinde bebeğin tiz sesle ağlamaktan, havale geçirmeye kadar kötüleşebileceğini belirterek “Bu durumdaki bir bebekte ileri dönemde çoğunlukla zeka ve motor gelişim geriliği, işitme, görme sorunları oluşur.” ifadelerini kullandı. Doç. Dr. Zeynep Cerit: “ Sarılığın Doğru Ellerde, Uygun Tedavisi Şart” Doç. Dr. Zeynep Cerit, bebeklerin nörolojik gelişimi için sarılığın uygun tedavisinin büyük önem taşıdığını ve Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nin Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi’nde yenidoğan yoğun bakım uzmanı doktorlarının 7 gün 24 saat hizmet vermekte olduğunu, prematüre bebekler ile zamanında doğmuş sorunlu bebeklere son teknolojiler, teknikler ve dünyaca kabul edilmiş tedavi modelleriyle bakım yapıldığını ve tedavi hizmetleri verildiğini kaydetti.

Kalp Sağlığı için En Önemli Öğün Kahvaltı

Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamza Duygu, Kahvaltı Yapmayan ya da Kahvaltı Öğününü Geçiştiren Kişilerin Kalp Damar Hastalıklarına Yakalanma Riskinin Arttığını ve Bu Hastalıklara Bağlantılı Olarak Ölümlerin Sık Yaşandığına Dair Bilgi Verdi. Geçtiğimiz Haftalarda Amerika’da Bulunan Çok Saygın Bir Tıp Dergisinin Yaptığı Çalışmaya da Değinen Prof. Dr. Hamza Duygu, Derginin Yaklaşık Yedi Bin Kişiden Oluşan Bir Çalışma Yaptığını ve Bu Çalışmada Rutin Kahvaltı Yapma Alışkanlığının Önemine Dikkat Çekildiğini belirtti. Ayni Zamanda Yapılan Çalışma Sonucunda Kahvaltı Öğününü Geçiştiren yada Yapmayan Kişilerde Kalp ve Damar Hastalıklarından Dolayı Ölümlerin de Sık Görüldüğü ve Kalp Damar Hastalıklarının Tüm Dünyada Başlıca Ölüm Nedenlerinden Olduğunu Belirtti. Prof. Dr. Hamza Duygu: Kalp ve Damar Hastalıkları Tüm Dünyada Başlıca Ölüm Nedenleri Arasında.” Özellikle ileri yaşlarda yaşanabilecek kalp ve damar hastalığını önlemek amacı ile Amerika ve Avrupa’daki derneklerin diyet ve yaşam tarzı önerilerini içeren yayınlar yaptığını söyleyen Prof. Dr. Hamza Duygu, bu yayınlarda diyet ve yaşam tarzı ile ilgili detaylı bilgi verildiğini belirtti. Prof. Dr. Hamza Duygu konuşmasına şöyle devam etti: “Kalp ve Damar hastalıkları tüm dünyada başlıca ölüm nedenlerindendir. Bu hastalıklardan korunmak için düzenli diyet programına uyulması gerekmektedir. Buna bağlı olarak Amerika ve Avrupa’daki derneklerin yaptıkları yayınlarda az yağlı ve kırmızı etin ağırlıklı olmadığı, deniz ürünlerinden zengin beslenme, Akdeniz diyeti dediğimiz zeytinyağlı, sebze ve meyve ağırlıklı bol posalı gıdalardan zengin beslenme şekli önerilirken, bunun yanında haftada en az üç veya beş defa ortalama yarım saat düzenli olarak egzersiz de yapılması önerilmektedir. Kahvaltı Öğününü Atlayan Kişi Sayısı Gün Geçtikçe Artmakta Özellikle genç nüfusta günlük iş temposu nedeni ile kahvaltıyı atlayan kişi sayısının her geçen gün arttığını söyleyen Prof. Dr. Hamza Duygu, bu oranın Amerika verilerine göre kahvaltı yapmayan kişilerin %23.08 olarak verildiğini belirtti. Daha önceki yıllarda yapılan araştırmalarda kahvaltı öğünün atlanması artmış obezite, kolesterol yüksekliği, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kalp damar tıkanıklığı ve inme riski ile ilişkili bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Hamza Duygu konuşmasına şöyle devam etti: “Ayrıca kahvaltının kan şekeri regülasyonu sağlayarak iş yaşamındaki verimi konsantrasyon kaybını önleyerek artırma gibi olumlu etkileri de vardır. Son yapılan çalışmada oldukça geniş bir nüfus ile çalışma yapılmış olup, bu bilgileri destekler niteliktedir. Özellikle kırk ile yetmiş beş yaşları arasında kahvaltı öğününün atlanması, kalp ve damar tıkanıkları nedeni ile ölümü artırmaktadır. Diyet ve egzersiz önerilerinin yanında, beslenme öğünlerine de dikkat edilmesi gerekmektedir.” Kahvaltı atlamanın neden kalp hastalığı riskini artırdığı konusunda da bilgi veren Prof. Dr. Hamza Duygu, sabah zararlı olan kandaki kortizol seviyesi yüksekliğinin kahvaltı ile önlenebileceğini belirtti. Prof. Dr. Hamza Duygu sözlerine şöyle devam etti: “Bu sayede yüksek tansiyon ve kandaki pıhtılaşma seviyesi azalır. Ayrıca öğlen öğünleri daha az yenmekte ve obezitenin önüne geçilmektedir. Son olarak iş yaşamında sağlanan başarı ile kişinin stres seviyesi de azalmaktadır.” Kalp Damar Hastalıklarından Korunmanın Yolları Kalp damar hastalıkları riski taşıyan bireylerin korunma yöntemleri hakkında bilgi veren Prof. Dr. Hamza Duygu, kişilerin öncelikle sigara dumanından uzak durması gerektiğini, sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanması gerektiğini ve her gün düzenli spor yapması gerektiğini belirtti. Bunların yanında kişilerin kilo almaması gerektiğini de söyleyen Prof. Dr. Hamza Duygu, ideal kilonun korunması gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Hamza Duygu sözlerine şöyle devam etti: “Kalp damar hastalıklarından korunmak için kan basıncının yükselmemesine özen gösterilmelidir. Fazla tuzdan uzak durulmalı ve kötü huylu kolesterol yüksekliğine dikkat edilmesi gerekmektedir. Kan şekeri kontrolü mutlaka sağlanmalıdır. Günde ortalama yedi saat uyumaya özen gösterilmeli ve stresli yaşamdan uzak durulmalıdır. İyimser olmaya gayret gösterilmeli ve fazla alkol tüketiminden kaçınılmalıdır. Ayni zamanda mümkün olduğunca kirli havanın olduğu yerlerden uzak durulması gerekmektedir.” Sağlıklı Beslenme Önerileri Sağlıklı bireylere beslenme ve yaşam tarzına ilişkin de önerilerde bulunan Prof. Dr. Hamza Duygu, kişilerin yağsız süt ve süt ürünleri tüketmesi gerektiğini ve ayni zamanda haftada en az bir veya iki kez balık tüketilmesi gerektiğini belirtti. Daha fazla beyaz et, tavuk ve hindi gibi yiyeceklerin tüketilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Hamza Duygu, yağsız dana veya koyun etini haşlama veya ızgara olarak tüketilmesi gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Hamza Duygu sözlerine şöyle devam etti: “Katı yağlardan kaçının, kahvaltıyı atlamayın, bol posalı yiyecekler tüketmeye dikkat edin. Bu posalı yiyeceklere örnek olarak tahıl, yulaflı, kepekli ekmekler, bulgurlar ve baklagiller örnek verilebilir. Ara öğünleri sebze meyve ile geçiştirin, yatmadan önce kesinlikle yemek yemeyin, aşırı alkolden kaçının, sigara ve stresten uzak durun ve ideal kiloda kalabilmek için haftada beş gün en az yarım saat egzersiz yapın.”

Yakın Doğu Üniversitesi Araştırmacılarının da Yer Aldığı Çalışma Grubu Erkek Kısırlığı İle İlgili Yeni Bir Gen Tanımlandı…

Yakın Doğu Üniversitesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı ile Yakın Doğu Üniversitesi DESAM Enstitisü Nadir Hastalıklar Araştırma Grubu’nun da içerisinde yer aldığı multidisipliner bilimsel araştırma grubu, erkek infertilitesiyle (kısırlık) ilişkilendirilen yeni bir gen tanımladı. Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı, Yakın Doğu Üniversitesi DESAM Enstitisü Nadir Hastalıklar Araştırma Grubu, Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı, Memorial Hastanesi Tüp Bebek ve Üreme Sağlığı Merkezi, Acıbadem Universitesi Genetik Tanı Merkezi, Alman Üreme Genetiği (AG Reproduktionsgenetik) araştırma grubu ve Münster Üniversitesi İnsan Genetiği Enstitüsü liderliğinde yürütülen çalışmada araştırmacılar, infertilite öyküleri olan bir Türk ailenin beş üyesi, Münster’den dört hasta, Portekiz’den iki olgu ve her biri Gieben, Nijmegen ve Newcastle’dan birer hasta grubunun yeni nesil dizileme ile yapılan tüm ekzom analizlerini gerçekleştirdiler. Yeni nesil dizileme sonucunda bu bireylerde M1AP (Mayotik 1 arrest protein) geninde homozigot hastalık yapıcı patojenik varyasyonlar bulundu. Bazı bireylerin testislerinde yapılan M1AP immün boyama sonucunda M1AP gen ifadesinin kaybolduğu gösterildi. Araştırmacılar bu bireylerde saptanan M1AP genmutasyonlarının, otozomal resesif geçişli şiddetlispermatogenezis başarısızlığı yarattıklarına dair güçlü klinik geçerliği olan hem sporadik hem de ailesel erkek infertilitesinin nispeten sık nedenini temsil ettiğini kanıtladılar. M1AP daha önce insanlarda hastalık ile ilişkilendirilmiş bir gen olmadığından, araştırma sonuçları M1AP’in önemli rolünü ortaya çıkardı. Bu çalışma ile ilk kez insan erkek germ hücre gelişimi ile ilişkilendirilmiş olan M1AP geninde bulunan homozigotpatojenik mutasyonların erkeklerde obstrüktif olmayan azospermiye sebep olabileceği gösterildi. American Journal of Human Genetics’te Yayımlandı… Araştırmanın sonuçları genetik camiasının en prestijli dergilerinden 9.9 etki faktörüne sahip American Journal of Human Genetics’te yayınlandı. Çevrimiçi literatür erişimine https://www.cell.com/ajhg/fulltext/S0002-9297(20)30198-1 adresinden ulaşılabiliyor. Kısırlığın Genetik Nedenlerle Olan Bağlantısı Üzerinde Çalışıyorlar… Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve DESAM Enstitüsü Nadir Hastalıklar Araştırma Grubu Lideri Doç. Dr. Mahmut Çerkez Ergören çalışma ile ilgili verdiği bilgide, yaptıkları çalışmada buldukları sonuçlar ışığında M1AP geninin gen analizi rutin genetik teşhisin bir parçası olarak dahil edilmesinin kaçınılmaz olduğunu söyledi. Doç. Dr. Ergören, “İnfertiliteden etkilenen hastaların çocuk sahibi olma şansını artıran etkili bir tedavi yöntemi halen bulunamamıştır. Bu bağlamda, uygulamada olan testiküler biyopsi ve müteakip yapay üreme, hastaların testiste sperm veya spermatidlerdespermatozoa taşıma olasılığının düşük olması nedeniyle erkek doğurganlığında önemli bir iyileşme sağlayamamıştır. Yine de, genellikle suçluluk duygusu hafifletilmiş ve genetik danışmanlığa olumlu bakan erkeklerde kısırlık için genetik nedenlere yönelik gelişmiş bir anlayış, gelecekteki tedaviye fayda sağlamaya devam edebilecektir. Bu nedenle, yapmış olduğumuz çalışma ve bulduğumuz sonuçlar ışığında M1AP geninin gen analizi rutin genetik teşhisin bir parçası olarak dahil edilmesi kaçınılmazdır” dedi.

“Surlariçi Şehir Müzesi” (Walled City Museum) Kurulumuna Başlandı…

Ülkenin kültür-sanat hayatına farklı bir boyut getirmek, toplumun sanatla bütünleşmesini sağlamak, sanat ve sanatçıya verilen değerin artmasında rol oynayacak yatırımlar yapan Yakın Doğu Üniversitesi sanatseverleri “Surlariçi Şehir Müzesi” (Walled City Museum) ile buluşturuyor. Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nden verilen bilgiye göre, Toplumun bütünlüğüne önem veren Günsel ailesinin girişimi ile Girne Kapısındaki eski Ziraat Bankası binasının yeniden restore edilmesiyle hizmete girecek olan müze, Kıbrıs’ın kültürel kimliğinin, ulusal ve uluslararası sanat ortamıyla paylaşılmasına aracılık edecek. Müdürlüğünü sanatçı Rana Amrahova’nın yapacağı müzeyi ziyarete gelen misafirler, tarihi solumanın mutluluğunu yaşayarak, kültürel köklerine bağlılık duygusunu yaşama fırsatı bulacaklar. Modern Sanat Koleksiyonları Bir Araya Getirilecek… Surlariçi Şehir Müzesi (Walled City Museum) Müdürü Rana Amrahova yaptığı açıklamada, müzenin modern, çağdaş ve yerel kültürle bütünleşen bir sanat anlayışıyla sürdürülebilir ve gelecek nesillere ilham kaynağı olacak izler bırakmak, sanata olan ilgiye süreklilik kazandırarak yaygınlaştırma misyonu ile kurulduğunu söyledi. Amrahova, “Surlariçi Şehir Müzesi’nde (Walled City Museum); yağlı boya ve akrilik resimler, özgün baskı, gravür, linolyum, serigrafi, litografi, ağaç baskı resimler, fotoğraf, heykel, seramik ve nadide eserler yer alacak. Müzede ayrıca, süreli ve sürekli sergiler de izlenebilecek” dedi. Altın Tozu Süsleme ile Barış Harekatı ve Lefkoşa’nın Fethi Resmedilecek… Sanat severlerin yeni sanat duraklarından biri olacak olan müzenin iç tasarımı da eşsiz bir görsel şölene sahip olurken, değerlerimizin korunması adına önemli bir misyona öncülük edecek. Müze tavanlarına altın tozu kullanılarak 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Lefkoşa’nın Fethi resmedilecek. Rana Amrahova: “Toplumda Entellektüel Bakış ve Kültür Birikimi Geliştirmeye Hizmet Eden Bir Müze Kuruluyor…” Yakın Doğu Üniversitesinin kuruluşundan bu yana kültür ve sanatı, bilimsel çalışmalarla ve toplumsal fayda odaklı projelerle bütünlük içinde yürütmeyi ilke edindiğini dile getiren Surlariçi Şehir Müzesi (Walled City Museum) Rana Amrahova, yeni sanat müzesinin, sanatı seven bir gelecek kuşak yetiştirilmesinde öncülük etmesinin yanı sıra, toplumsal bütünlüğün büyümesine de ortam yaratacağında olduğunu söyledi. Yakın Doğu Üniversitesinin parçalanmaz bir bütünlük olarak nitelenen sanatın bütünleştirici ve birleştirici gücünü kullanarak, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin sanat temsili ile geniş bir platforma ev sahipliği yapmasının ve uluslararası ortak anlayışa yeni bir ivme kazandırmasına aracı olduğunu ifade eden Amrahova, “Surlariçi Şehir Müzesi (Walled City Museum), Lefkoşa kentinin kültürel, tarihsel, sosyal zenginliğinin tanıtılmasına olanak sağlamak, toplumun varlığının kalıcılaşması, ürettiği değerlerin biriktirilmesi ve kendilerinden sonra gelecek kuşaklara ışık tutmak için tasarlandı. Müzenin tavanına 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ve Lefkoşanın Fethi resmedilerek hem geçmişin izleri görsel bir şölen ile hafızalara kazınacak, hem de toplumun geçmişteki yaşanmışlıklarıyla tarihe ışık tutulacak. Ayrıca, müze ziyaretçileri köklerine ait aidiyet olgusunu yaşama fırsatı bulacak” sözlerini kullandı. Girne Kapısındaki eski Ziraat Bankası binasının yeniden restore edilerek müzenin kurulmaya başladığını dile getiren Rana Amrahova, müzenin eser bakımından da son derece zengin bir koleksiyona sahip olacağını belirtti.

Yakın Doğu Üniversitesi Araştırmacılarının Lancet Microbe Dergisinde Yayınlanan Çalışması “COVID Reference Daily Science Top 10” Listesinde Yer Aldı…

Yakın Doğu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ ile Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayşe Seyer Çağatan’nın, güneşin ve ultraviyole ışınlarının SARS-CoV-2 üzerinde etkili olmadığını ortaya koyduğu çalışması, dünyada günlük yayınlanan makalelerden derlenen “COVID Reference Daily Science Top 10” listesinde yer aldı. Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nden verilen bilgide, mevsim değişiminin yeni koronavirüs (SARS-CoV-2) üzerindeki etkileri üzerine kaleme alınan raporun, Amedeo.com web sitesinde serbest erişimli olarak yayınlanan “COVID Reference Daily Science Top 10” isimli 390 sayfalık kitabın 18 Mayıs 2020 tarihli bölümünde yer aldığı belirtildi. COVID-19 Literatürden Seçilmiş 1000 En Önemli Kaynak Arasında Yer Aldı… Yakın Doğu Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ ile Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayşe Seyer Çağatan’nın raporu, Christian Hoffmann ve Bern Sebastian Kamps tarafından derlenen “COVID Reference Daily Science Top 10” isimli kitapta dünyanın her yerinde yayınlanan COVID-19 ile ilgili bilimsel makalelerden seçilmiş 1000 en önemli kaynak arasında tam metin olarak yayımlandı. Kitap 8 Dilde Yayımlandı… İngilizce, Almanca, Fransızca, Protekizce, İtalyanca, İspanyolca, Türkçe ve Vietnamca yayımlanan kitap, özellikle araştırmacıların, sağlık bilimleri ve tıp öğrencilerinin COVID-19 ile ilgili doğru ve güncel verileri alabilmesi bakımından rehber niteliğinde hazırlandı. Mevsim Değişikliklerindeki Sıcaklık Artışı Koronavirüsün Yayılmasına Etki Etmediği Vurgulanmıştı… Daha önce Dünyanın önde gelen tıp dergilerinden “The Lancet Microbe”un Mayıs 2020 sayısında yayımlanan raporda, Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ ile Yrd. Doç. Dr. Ayşe Seyer Çağatan tarafından yaz aylarının gelmesi ile beklenen sıcaklık artışının ve güneşten yayılan ultraviyole ışınlarının koronavirüsün aktivitesini kaybetmesine veya hızının azalmasına etki etmeyeceği ortaya konulmuştu. Çalışmada, güneşten yayılan UV ışınlarının UVA, UVB ve UVC olarak üç şekilde sınıflandırıldığı raporda, germisidal(öldürücü) etkiye sahip olan UVC’nin dünyamıza ulaşmadığı dolayısıyla güneş ışınlarının da virüse etki edemeyeceği kaydedilmişti.
tercih robotu