Meme Kanserinde Risk Faktörleri, Belirtileri, Tanı, Tedavi ve Tarama Yöntemleri
Eklenme Tarihi: 13 Ekim 2015, 13:28
Son Güncelleme Tarihi: 25 Kasım 2020, 09:39

- Ekim ayı, Meme Kanserinde Bilinçlendirme Ayı olarak kutlanmaktadır. İlk kez 1985 yılında Amerikan Kanser Cemiyeti öncülünde başlatılmış ve erken evrede tespit edilmesi mümkün olan bu kanser ile mücadelede kadınların bilgilendirip, bilinçlendirilmesi, meme kanserine karşı etkin mücadele amaçlanmıştır.

Yakın Doğu Üniversitesi Basın ve Halkla ilişkiler Dairesi Müdürlüğü'ne açıklamalarda bulunan YDÜ Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Dr. Özgür Altmışdörtoğlu Meme kanseri farkındalık ayı sebebiyle meme kanserinde risk faktörlerini, Meme kanseri belirtilerini, tanı, tedavi ve tarama yöntemlerini anlattı.

Uzm. Dr. Özgür Altmışdörtoğlu : “Major risk faktörleri:Meme kanseri doğal olarak kadın cinsiyetinin bir hastalığıdır ve 100 kadın meme kanserine karşın yalnız 1 erkek meme kanseri ile karşılaşır. Anne, abla, teyze, kızkardeş gibi aile bireylerinde meme kanseri varlığı riski artırır. DCIS, LCIS gibi prekanseröz (tedavi edilmediği ya da takip edilmediği zaman ileride kansere dönüşecek kanser öncülü lezyonlar) lezyonların varlığı riski artırır. BRCA1, BRCA2 gen mutasyonu varlığı; bu genlerde olan değişim öncelikle meme, ikinci olarak da over (yumurtalık kanseri) gelişiminde risk taşıdığını gösterir. Bu kişilerde her iki memenin ve overlerin (yumurtalıkların) alınması uygun yaklaşım olacaktır. Buna en güzel ve en popüler örnek Angelina Jolie’dir Gen mutasyon testine göre %80 meme kanseri , %50 ise over kanseri olma riski taşıması nedeniyle cerrahi tedavi uygulanmıştır. Hiç doğum yapmamak veya ilk doğum yaşının 40 yaş ve üzeri olması durumunda risk artmaktadır” şeklinde bildirdi.

Altmışdörtoğlu : “ Minör risk faktörleri;Erken adet görmek ve geç menapoza girmek, daha önceden göğüs bölgesine lenfoma (lenf kanseri) ya da başka nedenlerle radyoterapi almış olmak.Obezite (şişmanlık) ve yağlı beslenme riski artırır. Bu kişilerde östrojen seviyesi rölatif olarak daha fazladır. Endometrium (rahim) kanseri ve over (yumurtalık) kanseri öyküsü olması, meme kanseriyle benzer sebeplerden dolayı, gelişmesi nedeniyle riskin artığı diğer bir durumdur. Hormon replasman tedavileri ve doğum kontrol hapları: 90’lı yıllarda progesteron ile karşılanmamış yani dengelenmemiş östrojenle, menapoz dönemindeki kadınların kalp ve kemik sağlığını korumak, menapozun yan etkilerini azaltmak amaçlı olarak hormon replasman tedavileri uygulanmaktaydı ve aynı durum doğum kontrol hapları için de geçerliydi. Bu ilaçlar bugün kullanılmamaktadır ve özellikle doğum kontrol haplarının meme kanseri riskini ya hiç arttırmadığı ya da ılımlı bir artış yaptığı istatiksel olarak anlamlı olmayan düzeyde gösterilmiştir.

İyi Huylu Meme Hastalıkları

Kist , Fibroadenom ve hiperplazi gibi meme hastalıkları iyi huylu tümörlerdir. Biyopsi sonucu habis olmayan oluşumlar tespit edilmesi risk faktörüdür” şeklinde konuştu.

Uzm. Dr. Özgür Altmışdörtoğlu : “ En sık ağrısız ele gelen kitle ile hasta doktoru başvurur. Son yıllarda tarama programlarının artışı ve halkın bilinçlenmesiyle rutin kontrollerde tespit edilen asemptomatik meme kanseri sayısında artış mevcuttur. Memede ele gelen kitle en sık semptom ve bulgudur, genelde ağrısızdır. Memede ağrı; çok sık rastlanmasa da genelde ileri evre bulgusudur. Meme başı akıntısı; Meme ucunu sıkmadan kendiliğinden gelen kanlı yada diğer vasıflarda sıvıdır, normal süte benzer değildir. Meme başında inversiyon; meme başının içe çökmesi ya da dönmesidir. Meme cildinde ülserasyon, ödem , portakal kabuğu görünümü , Koltuk altına ele gelen kitle ; memenin en önemli lenfler bu belgededir ve lenf bezlerinde olan tutulum bu şekilde kendini gösterir. Köprücük kemiği üzerindeki bölgede ele gelen kitle; bu bölgede de meme dokusunun lenfleri mevcuttur. Bu lenfin tutulması da bir belirti olabilir” şeklinde anlattı.

Altmışdörtoğlu : “Meme kanseri tanısı; Mammografi, Meme Ultrasonu, meme MRI, doku biyopsisi” ile yapıldığını bildirdi.

Uzm. Dr. Özgür Altmışdörtoğlu : “Cerrahi Tedavi; Kanser hastalarında cerrahi uygulamanın hastalığın yayılmasına yol açtığı ve hızlandırdığı tamamen gerçek dışıdır. Cerrahi uygulama lokal bir tedavi olup tümör dokusunun çıkarılması , tümör yükü denilen kanla dolaşacak olan tümör hücre sayısını da azaltacağından ameliyat sonrası uygulanacak kemoterapi ve radyoterapinin etkinliğini de azaltacaktır. Son yıllarda memenin tamamının alınmadığı, yalnızca hastalık bulunan yerin çıkarıldığı meme koruyucu yaklaşımlar geliştirilmiştir. Cerrahi yaklaşımlar bu nedenle meme koruyucu ya da memenin çıkarılması şeklinde 2 grup halinde yapılır. Bazı durumlarda meme koruyucu yaklaşım yapılamamaktadır”şeklinde anlattı.

Radyoterapi

Cerrahi uygulamadaki gibi lokal bir tedavi yöntemidir. Meme kanserinde kullanılmasındaki amaç bu bölgede ilerleyen dönemde gelişebilecek nüksü engellemektir. Radyoterapi kanser hücrelerinin radyasyona daha duyarlı olması ve hücrenin genetik yapısına müdahale esası ile çalışan bir tedavi yöntemidir.

Kemoterapi

Sistemik bir tedavidir. Uygulanacak tedavi rejimi hastadan hastaya değişmektedir.Bazı durumlarda hastaya önce kemoterapi verilir ve daha sonra hastaya ameliyat yapılır; Örneğin çok büyük tümörlerde ya da özellikle başta genç hastalar olmak üzere koltuk altı ya da diğer lenflerinde tutulum ameliyat öncesi uygulanır.

Hormonoterapi

Sistemik bir tedavi olup hastalığın tekrarlanmasını engellemek amaçlı kullanılır.
Altmışdörtoğlu : “Sonuç olarak meme kanserinin tedavisi; Meme kanseri tedavisi , alanında uzmanlaşmış bir ekip tarafından yapılmalıdır. Bu ekibin temel üyeleri meme cerrahı, tıbbi onkolog ve radyasyon onkoloğudur. Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tüm bu bölümler mevcut olup konusunda uzman akademisyenler tarafından gerekli tüm tedaviler uygulanmaktadır” şeklinde konuştu.

Uzm. Dr. Özgür Altmışdörtoğlu : “Normalde 20 yaşından sonra meme muayenesi ve yılda bir kez doktorda meme muayenesi önerilir. Bu nedenle, erken dönemde hastalığın yakalanması için kadınların bilgi sahi olması gereklidir.50 yaşından sonra 2 yılda bir mamografi çekilmesi önerilmektedir. 20-40 yaş arası; Ayda bir kendi kendine meme muayenesi , iki yılda bir klinik meme muayenesi , özellikle evlenme ve çocuk sahibi olmanın geç dönemde olduğu ABD de mamografi için sınır 35 yaşa kadar çekilmiştir. 40-69 yaş arası; Ayda bir kendi kendine meme muayenesi , yılda bir klinik meme muayenesi, iki yılda bir mamografi çekilmesi gerekmektedir. Şayet şüpheli herhangi bir lezyon tespit edilmişse; klinik MRI ve ultrasonografik olarak takip önerilmişse en erken 6 ay sonra spot mamografi doktorunuz tarafından önerilebilir”şeklinde anlattı.